28 Eylül 2022 Çarşamba

Podgorica


Küçük bir köy burası

Burada canımı alma Tanrım 

Trafiğin olmadığı 

Bir köy burası 

Üç beş sokak ötede bir kız yaşıyor 

Onun canını da alma Tanrım


Bazen tabiata uyuyorum

Bazen tabiat bana

Burası o kadar küçük ki

Tabiat bu kızdan ibaret Tanrım


Geceleri sessiz bir köy burası

Her köy gibi değil yalnız

Bu köyün muhtarı da

Köylüsü de

Bu kız Tanrım


Ben biraz yürümeye çıkıyorum

Üç beş sokak ötede bir işim var

Sen burada bekle Tanrım 

7 Ağustos 2021 Cumartesi

To The GOD*

 Biz bizansın üstüne 3 katlı apartmanlar yaptık
İçinde taklit USA şovlar izliyoruz

Gittikçe daha fazla acıkıyoruz
Midemizden salavatlar geliyor
3 saniyeden fazla bir kadının gözünün içine bakamıyoruz

Tanıdıklarımız çoğaldı, dostlarımız azaldı
Ne zaman günaydın iyi geceler diyeceğimizi bilmiyoruz
Öyle uyuyoruz ki belden aşağısında ne var söyleyemiyoruz
Ne giriyor ne çıkıyor umursamıyoruz

Hiçbir yaz bu kadar sıcak olmamıştı
Yanmış ağaç ve hayvan kokularıyla güneşin keyfini sürüyoruz
Derimize sindiğinden günahsız kokuları
Kendimizi bir zannediyoruz
Koltuk altlarımızda arsızlığın keskin esansı ile

Dünya devi ülkemde
Uzun saçlı ve küpeli ibneler
Kısa etekli orospular
Kimsenin gitmediği camiler
Yabancı marka arabalar
Dilimizi konuşmayan kardeşlerim
İnsan değerine edirne sınır kapısından yasak var

Gittikçe daha fazla susuyoruz
Bağırsaklarımız yetim hakkı sindiremiyor
3 saniyeden fazla bir demokratın* gözünün içine bakamıyoruz

6 Mart 2020 Cuma

''gidiş''



Bir cumartesi fulyadan eski şişhaneye
Hatırlayıp hatırlayıp durduğum fotoğraflarımızı
Nasıl şerefimi bıraktıysam her seferinde özürler dilerken
Öyle bırakıp gidiyorum
Ben olamayan bir insan vücudunda

Yağmura yakalandığım kadife bir ceketle

Bir cuma beşiktaş'tan şişliye
Ayaklarım benden önce gidiyor
Aklımın tamamı sende
Gözlerim açık mı zannediyorsun
Nefesimdeki sigara
Pembe dudaklarında bir hevesle

Ben olmayan bir bedende kalakaldım
Isıran bir gece kadife ceketimle

Bir çarşamba leventten sabiha gökçene
Gidiyor
''Gidiş''
O gidiş işte

9 Şubat 2020 Pazar

zamansız


Sen gidersen
Ben yağmur yemiş meyva
All System is down
Durmayan cızırtı
Isınmayan ayak
Titrek eller
Kaşınan göz

Bir türlü geçmeyen kış mevsiminde
Sürülmeye hasret bisikletler kadar
Ha ölüyüm ha var
İşe yaramaz beden ve ruh bileşimi olduğum hâl

Ardı arkası kesilmeyen küfürler etmekten alıkoyamıyorum
Sadece kendime ama sadece
Duvarların suçu yok biliyorum vurduğum
Onlar yalnızca şahit yazıldılar
Yani
Keserken bileklerini kollarımı tutan uzuvlarından

3 Şubat 2020 Pazartesi

asla ve asla


enlemler ve boylamlar yeterli olmayacak bulunmana
aramak bitmeyecek
aramayı bir şarkı olarak ezberliyorum

düşünmek yeterli olmuyor
seni yukarıda, altta, sağda ve solda

eksik parmaklarının yerine doldurduğum düşlerimde kayboluyorum
ve daha nice otobüsler dolusu insan ölüyor
sen kalana kadar yalnız
ölmeye devam edecek


18 Ocak 2020 Cumartesi

Acıkmış bir aşk hikayesi


Serin yüzüne renk geldi
Yıldızların en kalabalık olduğu gece
Dahası var

Sen merakamı terkedebildiğim gün kıracağım ayak bileğimdeki sıkı zinciri
Aynı zamanda öleceğim öksürerek
Ağzımdan kan yerine kırıklarım çıkacak
Ve dahası

Özlemek başka hayatlar getirirdi oysa yazmayan kaderimde
Başka geleceğin içinde bulurdum kendimi
Olmaktan çıkardım bu nefret ettiğim
Senin olduğum bir düşle çevreliyordu oysa olmayan kaderimde
Şimdi sadece açık pencerelerde elime bir sigara tutuşturup
Kayboluyor

Benim sahipsiz kaldığım
O karanlığın en tenha olduğu gece
Dahası var

Toprağın dokusunu ellerdim avuç içinden
Dudaklarımla
''Korkmuş bir kedi bakışı veriyorsun bana''
Saatlerce uzanıp bunu düşünüyorum
Karnımdan sesler gelmeye başladığında
Acıkmış bir aşk hikayesi diyorum adına
Raflardaki boşluğunu dolduruyor tozlar
Silmiyorum
Vedası var

13 Ocak 2020 Pazartesi

Genoa

Sönüp duruyorsun
Gidip durmuyorsun
Ben zamanla toprağa karıştığımı hissediyorum
Atıyorsun üstüme sensiz geçecek günleri

Demir tadını alıyorum öpünce
Bir buzu damağıma değdirmek
Gözlerimi yerinden çıkarıyor
Her seferinde

Korkumu kaybetmiş gibiyim
Yalınayak yürüdüğümüz koridorların diplerine mutsuzluk birikmiş
Fayansların soğukluğu naturâl değil yoksa

12 Aralık 2019 Perşembe

hangi kadınsın sen

Bu saatlerin kadınısın sen
Kimselerin konuşmaya gücü olmadığı
Önlerine bakarak yürüdüğü
Uzaklardan gelen seslere anlam katmaya çalışılan
Saatlerin kadınısın
Beklediğim

Bir yerlerden düşsem
Belki kaldırırsın
Yardıma muhtaç olduğum aşikar

Bu saatlerin kadınısın sen
Aklıma geldiğin
Yediklerimi çıkardığım
Korkunç bir odada uyuyorum içime doğru eğilerek
Cümleler kurmayi geçtim aklımdan geçiremiyorum
Yitireceğim diye

Başka insanlara düşsem
Belki kaybolursun
Yardıma muhtaç olduğum gün gibi 

31 Ağustos 2019 Cumartesi

görülmeyi görülmeyi

minarelerden atlıyorum
kaldırılamayan cenazeler korku ve koku yayıyor
meyhanelerden çıkmak için sebep arıyorum
tamburlar içime doluyor
merdiven altlarında saklanmış çocuklar gibi
sonsuza kadar kalacakmışım iki büklüm
ayaklarını göremezsem bir daha çıplak

enlemler ve boylamlar yeterli olmuyor seni bulmama
bir arayışı nihayetsiz bırakıyorsun
zamana ve mekana sığdırılamıyor yaşadığın
düşünmek yeterli olmuyor
tarif etmeksizin baştan sona bürünmüşlüğünü

eksik parmaklarım var ellerinde
bir hayli boşluk yaratıyor lüzümsüzluğu
ve daha nice ölü dolu otobüsler yansıyor dalıp gittiğin bakışlarından
dolana kadar hayli boşluk
çoğalarak devam edecek

bölgesel yaralarımda sebep bulmaya devam ediyorum seni
uzuvlarımın bir köşesini mutlaka eritiyor
yokluğunun verdiği korku ve yaydığı koku
eriyen yerlerimden akıyor söyleyemediklerim

beklediğini bilene kadar
inecek uçağımı
aleyhime işleyen zamanda
insanlığımdan uzaklaşmaya devam edeceğim

17 Ağustos 2019 Cumartesi

Norrland


Fazladan taşıyorum kitaplar
Ağırlık yapmıyor asla
Önüme gelenle paylaşıyorum sayfa sayfa koparıp
İntiharlara yol açıyor

Ne beklediğimi bilmiyorum beklerken
Gökten inmiyor ve malum olmuyor
Köşelerden dönmediğim gibi karşılaşmıyoruz

Gece korkusu kaynar sudan yükselen buhar formunda yayılıyor hücreselliğime
Buğulanmış pencerelerden bir kurguyu seyrediyoruz
Derimize kadar çıplağız
Tüylerimiz diken ve tenimizin pütürü gözlemlenebilir halde
Meme uçlarımız sert ve tutunmayan ellerimiz mor
Öleceksek de tek parça gömüleceğiz diyorsun
Öncesine yüklediğin anlam oluyor bu
Gidişinin

Bir ara
Sevmediğin mevsimlerden konuşuyorsun
Anlamadığın filmlerden ve rahatsız yataklardan uyutmayan
Tamir edilmesi gereken banyo musluğunun başında oturup ağlamandan
Sen anlatırken
Henüz ismi konulmayan bir rengi alışkanlık edinen boynuna bakıp
Nasıl geçmediğini anlamıyorum zamanın

İntiharlara yol açan kitaplar taşıyorum yanımda
Giderken nereye olduğunu bilmeden
Sonrasına yüklediğim anlam oluyor bu
Gidişinin

13 Temmuz 2019 Cumartesi

Kulum

Bir şiirin başlangıcını unutuyorum
Aklıma düşüyor gülüşün
Ya da
Aklıma düşüyor gülüşün
Ve unutuyorum bir şiirin başlangıcını

Hep mi denk gelir

Fazla müstehcen ellerin var senin
Çırılçıplak
Hele tırnakların
En edepsiz yerin
Bakılmakla doyulmuyor

Karanlıklar olur
Karanlıklar cazip bir teklifle olduğumuz yeri kaplar
Nefesinin örgüsünden anlarım uyuduğunu
Yalnızlık çökmez öyle zamanlarda
Aç sokak hayvanlarına varana kadar herkesi razı zannederim

Ellerimden bir şey gelmez
Ellerini tutmaktan başka
Sığdırmayı çalışmak benimkilere
Yegane çaba

8 Mart 2019 Cuma

Bir Başka Sanatçının Günlüğü

Boyuyor renkleri kendi renklerine
Olmadık yerlerden tuhaf sesler çıkaran şiddetli rüzgarı çizmeye çalışırken
Boşveriyor yaşamayı
Süzülüyor kusursuzca
Unutuyor insan olduğunu
Bulunuyor yıllar sonra, bir kartalın yuvasında
Bir başka sanatçının günlüğü

Eline aldığı tablodan toprağı koklamayı biliyor
Şarabı içmeyi
Kadını öpmeyi
Nefreti etmeyi
Ve öldürmemeyi bir çiçeği

Güzel şarkılar çalabiliyor bazı resimlerde
Saatlerce süren dinlemeler
Her bakmaya anlamları değişen sözler duyulabiliyor
İnsan unutabiliyor insan olduğunu
Ve dönüşebiliyor bir tanrıya bazı resimlerde
Derenin aktığı yönde bir başka dereyi beklerken bulunabiliyor
Bir başka sanatçının günlüğü

Böyle ölmeyi isterdim

13 Nisan 2018 Cuma

Geçmedi dizlerimdeki yaralar küçüklüğümden kalma

Yüksekten düştüm
Bakarken yüksekten
Düştüğüm yere

Film izledim
Aklıma düştün
Aklım düştü
Film izlemedim

Konuşuyorum
Hece düşüyor
Üşüşüyor başıma kalanların
Delirmekten öte
Şimdi anlıyorum

Düşüyor kilom
Yediğimiz içtiğimiz ayrı düşüyor
Tabaklar düşüyor bana ait
Kırılmıyor
Yeterince kırıldı bir şeyler evin içinde
Ki içinde içim evin

Düştüğüm yerden
Yukarı bakıyorum
Düştüğüm yere
Burun deliklerin...

28 Mart 2018 Çarşamba

İneceğin durakta olmak


Bak gömülüyor diri
Doğuruluyor ölü
Birleşmiyor bütün
Parçalanıyor tüm

Varoluş amacıma hizmet edememek yüzünden
Senin me'kul yüzünden
Tut
Tutabildiğin her yerimden

Dökülüyor kaynar sular
Başımı tutuyorum aşağı
Senin yansıman
Benim menim

Ve saniyeler aleyhine işlerken
Vazgeçme

Olduğumda sen oldurulan
Beni bırakma
Beni kapla
Beni içine tanıt
Bana hizmet emret
Beni keşfet
İnsanın doğası öbüründe olmaktır

Sınırlarında yaşamayı
Sonsuzluğumla kıyas etmedim bile

22 Mart 2018 Perşembe

callousness



Sen eskiden beri yalnız kalamazsın
Tek başınalığının üstünde bazı bazı uyuşmazlıklar olur
Uyuşturamazsın yaşadığın hayatla kendini
Uyuşturamazsın mutluluğu ve meylettiğini
Geçerli bir not bile alamazsın Tanrı'dan belki
Eskiden beri yalnız kalamazsın

Pencereden baktığın zaman yüzüne düşen hüzün re'sen
Ayakta duruyor olman ise cabası
Seni bu halde izliyor olmam ise başlı başına bir senelik ders milli eğitime bağlı
Veya bağımsız tüm liselerde
Ve yatılı kuran kurslarında
Ve belki bir kaç sempozyumda subje

Araba ve konut fiyatlarından sıkıldım
Çocuk parklarına gidip eğlenme özgüveninden yoksunum
Belki çok büyük bir marka olacağım ama toplum ve aile baskısı maksimum
Nilgün Marmara ben olsaydım daha erken intihar ederdim

Bildiğim bir ter kokusu yıllardır çarpar durur suratıma
Mutluluk hormonumu koltuk altlarında arayacağım aklıma gelmezdi
Parça parça oluyorum ve daha parçalanmak için bir şey yapmama gerek kalmıyor

Sen eskiden beri yalnız kalamazsın
İlla düşeceğiz o uçurumdan

9 Mart 2018 Cuma

Morir o Salir


Acı içinde haykıran bir köpek sesiyim
Sandalyelerim düşüyor yerlere kaldıramıyorum
Gözümü açamıyorum ve ışığı kapatamıyorum
Muhtemelen bir dünyayı dar ediyorsun bana
Artık otobüsler dolmuyor
Kalkmıyor
Garlar boş
Gar insanları işsiz
Gar köpekleri zayıf
Otobüslerde ölümler azaldı artık
İçine giremiyorum
Göremiyorum
Göçemiyorum bölgelerin arasında
Sırtını dönmüş gidiyorsun ve siyah kazağın yukarı doğru sıyrıldığı için tenin gözüküyor
Orayı öpmek ve dur demek istemiyorun
Yalnız başına tüm bir garı dolduruyor yolculuğun
Gitmek eylemini yanında dahi götürüyorsun
Muhtemelen dar geliyorum artık sana
Ağzımdan dökülen sıvılar boynundan inmiyor göğüsüne
Omuzlarındaki aşırı çıplaklık rüzgarın sıyrılmasıyla görülüyor ve duyuluyor
Sürtünmek üşümek anlamına geliyorsa yalnızlık karanlıklar içinde bir şekilde hissedilmenin yolunu buluyor
Yolunu bulamayan otobüsler
Ki binip gelemiyorum
Ki inemiyorum
Ki binemiyorum icabında
İzah edemiyorum
Koltukta uyuyormus gibi işte
Ne sağa dönebiliyorum
Ne sana

Bring it yourself
into me
it's an emergency call

28 Şubat 2018 Çarşamba

Acı içinde haykıran bir köpek sesiyim

Bir alman kütüphanesinde karşılaşıyoruz seninle
Sessizliğindeki gizemi hiçbir kitapta bulamıyorum
Fırsatım varken kaçmalı bir yere
Hem geri dönemeyeğim

Tanrım uyut beni sen gücü yetensin
Kanıma işle kadın
Sen benimle birleşebilensin
Gerçekliğimi evreninde yaşatmana izin verdim

Seni alıp bir müzeye koydum ki sanat oldun

Okula giden çocukları görmüyorum
Gerçekliğin aramızda dolaşan uğultusunu duymuyorum
Kimsenin inançla gülümsediğini görmüyorum
Aldığım nefes mi bilmiyorum

Üzerinde dolaşan günahlarda payım yok
Yeni baştan varolamıyorum içinde
Lüzumsuz nesne oluyorum
Ve birikiyorum biriktikçe
Ve dökülüyorum muğlak bir boşluğa

Sonra bir devlet kurumunda karşılaşıyorum seninle
Devletin bekası için ağlamıyorum
Ellerinden öteye gidemiyor en müstehcen düşlerim

1 Şubat 2018 Perşembe

Yo soy nada

Kabuğuma çekildim
Kabuğum çekildi kabuğuna
Kaçıyorum
Kaçarken kendimden
Sana
Beni terk etmek sadece sana tahsis bir zevk değil
Senin de kendinden ve kendine benzettiğin meşruiyetsiz kimselerden kaçtığında
Avucuma bakıp çizgilerinden anlamlar çıkarmaya çalıştığın zamanlarda
Yüzüne bakıp çok üzüldüm
Çok üzüldüm ki tanrı bir daha yaratmayacak bundan
Nesli tükenen bir hayvan gibi alıp karşıma koruyasım geldi
Tüm kötü olarak bilenen kitlelerden, kendimden
Ve kendime benzeyen kimselerden en çok

Hala topuklarını izlediğim koridorları soluyorum
Adını bilmediğim bir renkte koridorlar boyanıp duruyor
Havada topukların sanki süzülüyorsun
Topuklarını kaşındırıyor yün çorabın
Topuklarını ben kaşıyorum
Yahut tam mesai bir balerinsin
Yüzüne biraz uzun bakarsam bir şeylerimiz mutlaka eksilir diye korkuyorum

Üst düğmelerini kapattığın gömleğinin renginden
ve opaklığının ardından gördüğüm kütle kollarımı uzatıyor
Kollarımı uzattıkça uzatıyor hayali
Dokunuyorum içine
Mevsimler geçiyor
Kar kış ve kıyametten
Sabah poğaçalarından
Karton bardak çaylarından geçiyor
Geçiyor ve senin dünya haritasından silinmiş gövdenin yerine
Yeni bir kıta koymaya yetemiyor yetkim
Bir mukavele imzalayıp seni düşünmeyi bırakıyorum
Cezai müeyyidesi çok ağır
Hayır gözlerinin bile ödeyemeyeceği

Görünmez değilsin
Görünmez değil güzelliğin
Görülür
Görüyorum
Göremediğim dünyan
Bütün yaşadığın
Bütün bölgelerin vücudunun kapladığı
Bütün ağırlığı vücudunun vücudumun üzerinde
Bütün kokun parfümlerden arındırılmış
Bütün kırışıklığı derinin
Sıcak suyun kızarttığı yerlerini bilmek istiyorum ve ona göre seni yıkamak
Seni yıkamak yeni doğurulmuşsun gibi

Bitmedi aralık bu zaman
Oysa başlamayan bir hakikat nasıl tekrar lüzum bulur kendine

13 Ocak 2018 Cumartesi

Özrü kabahatinden beter

Sabah sabah sakallarım uzun şeyh
Kafam sarık beyaz kelimin bir kısmı mahlukat
Ellerim kendi kendilerini sokuyor soktukları yere
Yürüyorum
Soğuğun kıçına pandik atmaya hazırlanıyor derece bilmem kaç

Gidiyorum
Güneşi arkama aldım gibi güçlüyüm
Gördüklerim geçmişin izleri
Tabi ki değişmiş biraz daha kilolu
Bana bağırmayın kuşlar bana
Ben kendi kendimi duyamıyorum dahi henüz

Arabalarda
Sokaklarda
Evlerde
Evsizlerin meskenlerinde
Seni düşünürüm

Akşam akşam annem ölüyor
Ben kendi halimde bir hayvanım

3 Aralık 2017 Pazar

I'm out

Çan çalıyor karanlık kiliselerin tepesinden
Yataklar inliyor kalabalık üstleri
Bazı araçlar ısınıyor
Işıkları önlerinde boyunları eğik
Kimi zaman sabah farkına varmadan geliyor
Uyumak için geç uyanmak için çok erken
Saati yok özlemenin

Boş bardaklardan dökülüyorum

Görüyorum bedeninin ardından buğulu kendimi
Silik bir hayat geçiyor
Farkındayım mutsuz sonun
Kendimi kandırmak hoşuma gidiyor

Kırılgan bir el
Elimdeki
Tırnak altlarında buluyorum kendimi
Sırtımı
Derimi
Kepeğimi
Daha neler çıkıyor

Bir uçak kalkıyor
İndiği yere ben gidemiyorum
Bu her sabah
içimdeki
koyu düş
Aklımdaki
bir hışımla ölmek
Gözlerini özlüyor gözlerim

Saatin farkında değilim ''nefes alış-verişin yok''
Karanlık odalara uyanmak gibi
Rüyalarım eskiye dönük bir yansıma
Anlıyorum ki
Akıl almaz bir saplantı yerin
Bendeki
Havlıyor İspanyol köpekleri

Hissiz

Büyüğü küçüğü olmaz karanlığın
Çöktü mü gözlerinin içine
Göremezsin
Ve..
Sanki duyamazsın...

Duymuyorum ama sesin var olduğuna inanıyorum

Işığı arıyorum hâl bu ki bir mağarada değilim
Fakat benzemiyor da değil içinde yolumu kaybettiğim
Sürekli kafamı tersine devirdiğim
Yaşam
Gözümü ovuşturuyorum
Ovuştururken kulağım kaşınıyor
Kaşırken burnum tıkanıyor
Açıyorum
Peki ya yapamasaydım

Bazıları çıkarken
Bazı şeyler sürekli iniyor
Kimi insanları öylece unutuveriyorum
Kimilerini kesip atarak
Sisli bir orman manzarasına dayanmışsa pencerem
Açıp bakar mıyım bilmiyorum
Çalsa kapısı odamın...

Kendi kendimizi yaratma yetimiz olsaydı
Yaratır mıydık
Ben kendimi yaratır mıydım
Ben seni yaratır mıydım
Sahi neydi yüzünün hali
Yaratık mıydım
Boşver

Bazı şeyleri uzun uzun hatırlıyorum
Uzun uzun hatırlıyorum mu başa mı sarıyor emin değilim
Çünkü uzun uzun hatırlamak
Bir kesiti şimdiki zamanımla kılmak iken eşdeğer
Başa sarması, özüne dokunmadan
Şimdiki zamanıma çemberlere dizmektir
Çevirip avucumu hazretleri çizse bir çember
O eli ben ne ederim artık
O el beni ne eder
Diyelim ki bir duayı çok istiyorum
O beni ne eder
Işık beni ne eder
Halbuki ben durmadan ışığı arıyorum
Üstelik bir mağarada değilim kat'iyen!
Büyük bir yangında kül oluyorum
Yala ucunu parmağının ve dokun bana zahirden!

18 Ekim 2017 Çarşamba

Rengarenk

Biliyorum, sensin
Ellerinin kirini temizliyorum
Biliyorum gözlerin havai fişek izler gibi her daim
Rengarenk
Biliyorum
Bir bardaktan fazla su içmezsin tek seferde
Detaylarına iniyorum kendimi buluyorum
Biliyorum
Ağladığın çalınıyor kulağıma
Ellerin temizlenmiş gibi kirinden
Yüzümü arıyor
Biliyorum
Ben bir insandan fazlası değilim tek seferde
Hayalinin mükemmeli
Hissetiğin aşkın dengi hiç
Ellerinin kirini temizliyorum
Biliyorum tertemiz
Öyle hemen gelmiyor uykularım

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Arayan Kadın

Keşfedilmiyorum
Ama işgal ediliyorum sanki
Bir beni benden başka bir şey farkımda olmadan bu kadar kontrol edebilir mi?

Arayan kadın
Kadınlığını arıyor
Oysa bulamaz
Ben bulurum

Elimi uzatır ve ruhunun olduğu yere dokunurum
Kalbine uzanır ve karanlığını dağıtırım
Her uzandığım yerinden
Kadınlığına ulaşırım

Kafamı kaldırmıyorum ki yüzümden içimi okuma
Bakıp her şeyi anlayan tanrısal sen misin
Yoksa neyim ele veriyor beni söyle
Farklı dillerden konuşabilir gözlerimiz
Ama
 aynı sembolü çiziyor dudaklarımız tenimizde

Arayan kadın
Zamanı arıyor
Oysa bulamaz
Ben bulurum

Burnuna yaklaşır ve nefes alışlarından anlarım
İkimizin zaman dilimi olur artık bu
Buna göre uyuruz yeriz sevişiriz
Durursa bir gün ölürüz
Köpekler arkamızdan havlar ve
Umarım tanrı beni intihar etmişim gibi yargılamaz

Ben arayan adam
Yokluğunu arıyorum
Oysa bulamam
Sen de bulamazsın

22 Haziran 2017 Perşembe

Dürüstçe böyle

Saydım nehirden akan suyu
Bazen bir şeylerine böldüm
İstifledim aklımda
Terkettim bir köşesine
Başka şeyler saydım
Nehirden akan su gibi
Gidişini

Baktım hatıralarıma
Fotoğrafladım
Resimledim
Karikatürize ettim
Kelimelere döktüm
Anlam kazanmadı
Gidişin

Anladım yalnız düşlermiş
Kafamın doluluğu
Ağır hareketleri
Bazı saçların eskimesi sebebi
Dahil ki bunlara
Saat sabah altı kırk iki

Kıydım zamana
Harcadım Vakti
Mana alamadım
Beklediğim neydi
Boşluklara düştüm
Kıydığım zamanın boşluklarına

Seni farkediyorum
Oysa
Rengin
Kokun
Ve kütlen yok evrenimizde

11 Haziran 2017 Pazar

Ya da sadece aşık oluyorum

Muhtemelen aynı değilsin artık
Son görüştüğümüzden yana
Mimiklerin
El kol hareketlerin değişmiştir
Ve kuğu yürüyüşün
Kimseye bakmıyormuş gibi
Herkese bakışın

Sana sürpriz olsun
Uzaktan yüksek binalar gözüksün
Kaosun tam içindeyim
Fırtınanın tam ortasında
Girdabın döngüsünde
Tanrının eteğinde
Bir dağın kıyısında
Çağlanın nesnesinde
Gözlerimi açamıyorum
Açıyorum seni göremiyorum
Uzaksın
Görünce ellerimi saklayacak yer arıyorum
Görünce bedenimi saklayacak yerin dibi
Görünce ışınlanıyorum yıllar yıllar geri
O hissi biliyorum
Seni sevmek hâlâ kötü bir his
O histen bahsediyorum
Kitabıma adını vermek istiyorum
Günlüğüme
Çiçeklerime
Köpeğime
Sevgilime adını vermek
İzin olmayan martı uçmasın
İzin olmayan bulut
İlla ki senden bir şeyler olsun her şeyde ki
Sen tanrısı ol bu his ne ise
Sen kadını ol bu erkek ne ise
Sen annesi ol bu çocuk ne ise
Sen sen ol ve kaşlarını bir daha göster
Kemiği eğri burnuna dokundur
Sarkık dudağından öptür ve benlerini tekrar sayayım hataya düşüp tekrar tekrar
Çıplaklığından utanır gibi kızarsın göğüs kafesin
Ama meme uçlarını hissedeyim tekrar tekrar
Ayakların hep mi soğuk olur uyurken

Seni eylem olarak sevmek
Arza ihtişam kazandırıyor
Farza mutlakiyet
Varlığa ise meşruiyet
Seni sevmek
Çatılara çıkarıyor
Atlatıyor
Senin sade varlığını bilmek
Fethe yol açıyor
Keşfe nizam veriyor
Ya da sadece aşık oluyorum

6 Haziran 2017 Salı

Ben kendim olarak

Özlemim balkonlardan sarkıyordu
Ve hasretin sabahlara eşit şekilde dağıtılmıştı

Ani duraksamalar yaşıyordum
Ardından hiçbir şey olmuyordu
Avuç içlerinde ki teri yanağım çok aradı
Ben kendim olarak
Seni bir hayli aradım gözlerimle
Her duraksamanın ardından
Hiçbir şey olmuyordu

Gözlerim evrenlerden sarkıyordu
Nereye gitmiş olabilirsin
Ve kokun sabahları keskin şekilde soluklanıyordu

Kitaplar okuyordum
Dinle yahut dinleme
Sana okuyordum
Sen duyuyormuş gibi hatasız olmaya çalışıyordum
Sen izliyormuş gibi ciddi oluyordu yüzüm
Yemekler hazırlıyordum fazla fazla
Beynimde ki hologramın dışarı sarkıyordu
Ve bu evin boşluklarına gerek şekilde dağıtılmıştı
Anladım ki ben
Kendim olarak
Senden arta kalanla yaratıldım

16 Nisan 2017 Pazar

Mutsuz güne


Kırmızıdan düşüp
Düştün
Gözlerimin kırmızılığına
Kattın kendini
Sonra gözlerimin içine bakıp senin gözlerin neden kızarmış
Bir şey mi kaçtı derken
Bir şey kaçtı
Bir şey kaçtı bütün mutluluğum
Üfle çıksın hadi
Çatlamış üst dudağının simetrik ortalığı
Tüğü dudak üstünün
Örgü saçın
Hatırladığım benlerin
Hepsi kırmızıdan düşüp
Geceme düştü
Geceme düştü uyutmaz düşlerim
Uyumak istememek değil
Senin sesinle
Senin sesinle seslenmek ağaca dalındaki kuşa
Gölgesinde öpüşen çifte
Gölgesinde öpüştüğümüz güne
Gölgesinde seni düşündüğüm yalnız
Güne
O güne düştüm
Düştüm o günün simetrik saatine
Düştüm o günün simetrik saatine
Saatler geri alınmış
Ve saatler epeyce geri alınmış
İleri kalmış saatimle
Yanlış bir saate düştüm
Sıkıştım o yanlış saate
Böylece hiç gelmedi olduğun vakit

15 Nisan 2017 Cumartesi

bir vakitte kaybolmuşum


Saat ilerler
Soyunuyurum
Soyulmam
Bu birden fazla olmayı gerek kılar

Ses gider
Sessizlik çoğalır
Sessizlik giderse
Çoğalan her zaman birden fazla olmayı gerek kılmaz

Saat ilerler
Bazen vakit dolar
Bazen vakit dolmaz
Esnemek geceye hüzün katsa da.

Vakitten etkilenmeyeceğim
Sular vakitsiz kaynayabilir
Saate bakmadan da sevebilirim
Ve kalbim
An gelmese de durabilir
Ölmek vakte dahil olsa da

Saat ilerliyor
Bedenimi çıkarıyorum
Geriye kalan benim

27 Mart 2017 Pazartesi

Devamını Getiremi

İzimi kaybettiremedim
Gökyüzüne
Sarılıp uyuduğum hırkana
Ve bu anıya
Devamını getiremiyorum

Hayata ve hataya düşmek ölümcül
Ve hala
Nefes aldığım için pişmansam
Adına ağladığımdan azdır bu

Hasretin büyüyor;
Sokakları yürüyemiyorum
Vakit gelmiyor;
İzimi kaybettireceğim
Tütünden hayli faydalanmışken;
Ceplerimin içi
Dumandan göremiyorum

Soluk çiçekten
Daha soluğum
Gece olmak zorunda ve
Aydınlıktan bir anda çevirince gözlerimi
Nasıl göremiyorsam hiçbir şey
Senden sonra da göremiyorum
Uyuduğum yerdi göğsünün ortası
Şimdi sokaklardan toplanıyorum
Ekmek götürüyor evine
Belediye işçisi
Devamını getiremiyorum

Hasretin büyüyor
Sokakları yürütmüyor
Mektuplar yazıyorum
Ulaşmıyor
Bir vakit gelecek
İzimi kaybettireceğim
Kurumuş tütün kokusuyken
Ceplerimin içi
Parmaklarımı sayamıyorum


26 Mart 2017 Pazar

Boş

Atlarımızı geceye sürdük
At arabalarımız ise terkettiğimiz
Yahut bizi terkeden insanların omuzlarında kaldı

Ben geceye adım adım ait oluyorum
Muhteşemliğin yıllara yenik düşmüyor sevgilim
Yahut dokunuşlardan kalan lekelere esir durmuyor
Şiirlerimiz vardı hediye ettiğimiz
Zamanlarımız vardı hibe ettiğimiz
Fikirlerimiz vardı sarfettiğimiz boyunlarımız dudaklarımız gözlerimiz hakkında
Sonra farkettiğimiz şeyler var oldu
Katlanamadığımız
Beraber bittik

Atlarımızı bir yerde bırakmak zorunda kaldık
Geceye yalın ayakla yürümek yakıştırıldı
Peygamber de olsak buna mecbur olurduk dedik
At arabalarımızı zaten yanımızda getirmedik
Seni sevmeyi anlatmayı bıraktığım omuzda bıraktım ben
Beni konuşmaya hiç başlama istersen
Silemem artık izleri kulak mememden
Ve ekleyemem benliğime fikrini
Var olduğunu seni ölesiye özlediğimi
Bir kitabın arkasına yazdığımı seni edebiyat kitabı
Bir kitabın içinde büyük şahsiyet olarak aradığım seni din kitabı
Bir kitabın içinde bulamadıgım
Bulamamaktan yoruldum
Bulamamaktan yorulduğumu hissettim
Bulamamaktan pes ettiğimi üzülerek
Omuzlarına bıraktım başkasının
At arabalarının tam yanına

Geceye sürdük yaşlarımızı
Gene de bütün kalmayı başardık
Kaşlarının nasıl ince ince bittiğini hatırlamaktan korkuyorum artık
Burnunun ucunda kaybolmaktan
Ve dahildir buna seni tanrıya adak olarak adamaya mecbur olmak
Çünkü kafir olurum
Çünkü tanrıya ihtiyacın yokmuş gibi nasılda gülümsüyorsun
Boş

26 Şubat 2017 Pazar

Mümkün mertebe ölüm

Çok gittim
Kader beni götürdü
Sen güzel insan
Tanrıların dönüp iki kere baktığı
Kusursuz çocukluğun ve yanakların
Burnunun dibinde biten sivilcen
Göz altlarına yaşlar bırakıp gittim ben
Cinsiyetin belirsiz
Adını tüm cihan bilir
Kaderinin sana veremediğini
Kendi ellerinle çizip tahtaya
Canlandırmadın mı?
Sabahlar sabah olmadan ve geceler
Tam gece olmadan
Kediler sevişmeden mart
İnsanlar ayrılmadan kıyamet
Sen gülmeden benim içime cennet varimsi pınar olmaz
Gülleri papatyaya dönüştürmek için kelimeleri söylemen yeter sihirli
Ol derse olur
Öl derse ölür
Sev dersen severim kusursuz
Küsürsüz kere tam
Küfürsüz kere gidişine savurayım kelimeler
Dönüşün tutarsız olsun beklenmedik
Gel dersen bilet alırım hareme
Git dersen iltifat ederim

22 Şubat 2017 Çarşamba

Kırıntılarını topluyorum giderken çarpıp çıktığın hayatın

Çok uzaklardan
Ama uzaklardan
Koparıp getirdiğim bir kaç bulutluk ağlamayı öylece bıraktım
Zamanımın içine
Korkum bu zamana yenilmek değil
Ama korkum senin varlığının zamanımla kesiştiği son anda sıkışıp kalmak
Yok oluşunu tekrar mı yaşamak
Tekrar tekrar mı yaşamak

Manasızca sesler duyuyorum
Çok yakınlardan
Ama yakınlardan
Ağız kokunu hatırlatacak kadar yakından
Ki sen o kadar yakınken
Ben tek hücreme sıkışıp kalmış gibi muhtaç olmadığım olmuş muydu?
Bedenine tanrıya sığınır gibi sığınmadığım?
Kundağa yatırılmış gibi yatırılmadığım avuç içi çizgine?

Farketmiyor artık tam olarak hangi noktaya düştüğüm
Çok yüksekten
Ama yüksekten
Gözlerini yukarıya diktiğinde göremediğin mesafeden
Yahut gözünden
Aslında nereden düştüğünden daha çok
nereye düştüğün
Artık farketmiyor
Düştüğüm yerde gömleğinin yakalarını birleştiren ilk düğmeyi bulamıyorsam
Yerle bir oluyorum

18 Şubat 2017 Cumartesi

Hırıltı

Uzun gecelerde
Adını uzun uzun sayıklayıp
Uzun adımlar atıp kısa odamın metrekaresinde
Kısa boyumla uzun işlere kalkışmış ve
Başaramayınca uzun uzun pişman olmuşum
Kısa keseceğim
Saçlarımı
Dönecek misin?
Sen beni hiç seni severken görmedin
Gözlerin birbirinden habersiz göz kapaklarına tutsak
Gecelerinin korkularına mahkum olduğu
Bir iki damla okşamaya sarhoş düşüp sızdığın vakit
Sen benim seni nasıl sevdiğimi görmedin
Ki görseydin
Başka sevmeler aramazdın
Aramazdın
Ve bulamadığın olmazdı
Uzun uzun düşünüp
Açık bıraktım geçtiğim her kapıyı
Bak nasıl kendi kendimi kandırmak için çabalıyorum
Sen de biraz beni kandırmak için çabalasana
Kaç tüm pişmanlığından ve de ki şaka yaptım
Uzun bir şaka
Ben de elimdeki kısa bardağı sana uzatayım
"Zaten inanmamıştım"

17 Şubat 2017 Cuma

kandırılmak

senin parçalanmış bütününden
beni çaldım
benim parçalanmış bütünümde
eksiklikler fazlalık

ben bir bahar rüzgarında
ama sert,
sürükleyen
''böyle rüzgarlarıda hiç sevmiyorum''
dediğin türden
bahar rüzgarında
alnımda ufak bir terleme
yanaklarımda kömür siyahisi kir
dilimin altında sıkışmış söylemeyi tevbe ettiğim
pişmanlık ve bütün her şeye rağmen
burnumdan soluyarak refüze ettiğim aşk
ben o bahar rüzgarında
o sert
o sürükleyen
rüzgarda
seni affetmek için kendimi kandırmaya ne kadar çalıştıysam da
başaramadım

12 Şubat 2017 Pazar

Burada olmak istemezsin çok karanlık

Bir kere
Yeşil gördüm
Yeşile güzel yakışırdın
Kirpiklerinle aynı renkti
Genç
Parasız
Deneyimsiz
Ve ayıktım
O yüzden geç anladım nasıl yeşile öyle yakıştığını

İsyanların isyanımdır
Aynı günaha kurşun sallarız
Auswitcz de toprağın kokusunu içimize çekmekten korkarız
İstanbulda ezan başladığı zaman akşam
Bırakırız öpüşmeyi
İsyanların isyanımdır
Çizdiğin resimlerin içinde kendimi aramaktan yorulmam
Kitaplıklarında kendi kitaplarımı gördüğümde ölmem
Mutluluktan
Boşver mızrak ıslıklarının türküsünü
Serçe parmağımın tırnağındaki çıkıntıyı farket
Ve beni daha çok sev

Koptum ellerinden

Tuttum ellerinden
Kalabalığa götürdüm
Dondurmalar ve pamuk şekerleri aldım
Tuttum ellerinden
Barlarda sabahladım
Geceler ve köşebaşları üşüdüm
Tuttum ellerinden
Yaşamdam ve kalitesizlikten çektim
Hiçbir şeyin olduğu yere aldım
Tuttum ellerinden
Tanrıcılık oynadım

Bir yolda yürürsün de yürürsün
Yorulursunda geberirsin
Geri dönmek ayrı bir sürgündür
İleri bakmak ağlamakla eş
Ayakların terlemiştir siyah pantolonların artık siyah değildir
Yürürsün minvalinde daha fazlası olmak istemek
Daha fazlası olamamışken
Ona dondurmalar ve pamuk şekerleri almış olmayı düşündüğünde
Tutarsın ellerinden
Tanrısal bakış açısıyla bana baksana
Ancak anlarsın seni

Koptum ellerinden

Sen

Tad almıyor ki dilim
Nasıl öpeyim seni
Ama nasıl anneme sarılmak gibi
Sade bir elini tutmak

Bu güzel kadınlar
Ne yapıyor geceleri
Otobüs duraklarında

Durup sevişmeye vakit yok
Kışlık eldiven almıştım
Kaç yaz geçti
Budapeşte sokaklarında

Uyuyup bir kaç saniye
Rüyamda görüyor değilim
Uyanık kalıp
Tüm gece görüyorum seni

Diline dilimi
Değdirmedim diye mi
Anlamıyorum dilini
Tad da almıyor ki dilim

Bu güzel kadınlar
Ne yapıyor geceleri
Damağımın katında

Gitme
Gidersen
Trenimi kaçırırım
Biletim yanar
Arkandan bakakalmak zorunda kalırım
Güzel yürüdüğünü düşünürüm
Neden paçalarını çamur yaptığını
Ve
Kendi ufuk çizgimin
Yok olduğun çizgide olduğunu
Anlarım

Bu güzel kadın
Ne yapıyor geceleri
Aklımın uçkurunda

Durup dinlenmeye vakit yok
Ne kadar çabuk olursa
Yakalamalıyım seni
İzmir sokaklarında

Bu nasıl şehir
Ne gök gürültüsü ne şimşek
Tanrıyı hatırlatacak hiçbir şey yok
Sen dahil

21 Ocak 2017 Cumartesi

yemin verdim

yemin verdim
emin yazdim
adım bir mahallenin duvarlarinda yazılı fazla politik lafsa
suçum ne

sabah olur
peşteye güneş doğduğu çok azdır
sen bana batan bir geminin burnundan bakarsın
son saniyelerinde
ben sana
''fularını çıkarma seni böyle güzel bulsunlar''
Derim

Dersimden seslenirim
Duyarsın


25 Ekim 2016 Salı

Durduk yere nereden çıktı bu ağlamak sil göktaşlarını

Resulullah köleliği kaldıralı çok oldu
kes ipimi
sünnettendir
yoksa biliyorsun
üstümdeki bir parça bez bile senindir

hayır yalnız değilim ben
bu gözlerin hiç göremeyeceği bir şey engelliyor bunu
öğrettiler ki
5 duyu organımız ile algılayamadıklarımız özneldir
hissediyorum ve hayatımın tek nesneli

baylar hissediyorum

ben mi yanlış öğrendim
hiç iyi bir öğrenci olmadım
ilkokulda sınıfın yüz karasıydım
lise de varlığım yokluğum anlaşılmazdı
görülmek istediğim zamanlar bir şaklabanlık yapardım
fazla mutlu olmak istedim o zamanlar
az biraz neşenlendim
gerisi çöptür
çokça pişmanlık

fakat her zaman söylediğim gibi
insan
hayatının kendi dokunuşunun dışında
bir etkiyle dönüm noktasını oluşturmasını beklerken
yaşlanır

yaşlandım
örneğin farkında olmadan dişlerimi sıkar buluyorum
örneğin tek başıma kalmaya korkuyorum evde
ki her an ölebileceğim korkusu
her an ölebilecek bir potansiyele sahibim çünkü

fazla bardak altlığı olan varsa alabilir miyim
diye sormuş gibi
düşün
bütün insanlar hiçbir şey söylemeden sana bakıyor
ve senin zamanı geri sarmak gibi bir yeteneğin yok

düşün
intiharın eşiğinde değilsin
etmişsin
atlamışsın
ve havadayken pişman olmuşsun
ve unutma senin zamanı geri sarmak gibi bir arzun zaten hiç olmadı

çünkü benim zamanı geri sarmak
ve senin gözlerine hiç bakamayacak olma ihtimalimde ki senaryoya
cesaretim yoktu
ve Resulullah köleliği kaldırmasaydı
emin ol
ellerini tasmam olarak çoktan tescil ettirmiştim
boynumda

ne hatırlıyorum biliyor musun
sanki çocuk olmasaydık o zamanlar
yani ben daha emzirmeyi yeni bırakmış olmasaydım mesela
sen hastanelerde peşinden koşturmasaydın küçücük bedeninle insanları
sanki o zamanlar zamanı ileri sarmak gibi
bir şansımız olsaydı
bunu kullanırdık
Ve Allah biliyor kimseye söylemezdik

anlamıyorum
bu ayrılıklarla dolu bir aşk mı
yoksa aşkla dolu bir ayrılıklar silsilesi mi

çünkü
benim zamanı geri sarmak gibi bir bükme gücüm olsaydı
sana bunu kesinlikle sorardım
ve cevap veremeyişini hiç unutmazdım

sen
yaşamda bir mecburiyetsin bana
ben
sadece bir öneriyim sana

23 Ekim 2016 Pazar

Hangi ucuz roman kötü olabilir ki

Gözlerinden gözlerime bir ışık
Yansıma değil bu
Kaynağı sensin

Ellerinden ellerime bir sıcaklık
Ama bizim sobamız yok
Ama sen daha şimdi tutmuyordun bir kupada kahveni
Kaynağı ellerin

O muhteşem Attila İlhan kitabını yaz gecesi
Yüzüme salladığım zaman
Yanağıma gelen
Şiirsel serinlik
Gibi
Üfledin ya
İşte sen bir kitabın yaprakları gibi kendine has
İşte sen kitabın içindekiler gibi ahenkli
İşte sen kitabın sonu kadar küçük çaplı bir kıyamet
Faktoriyelsin!

Düşün
Senin beni ilk sevdiğin ana geri dönüyoruz
Ve ben hiçbir şeyi mahvetmiyorum
Ve hiçbir kavgada yenilmiyorum
Ve ağzımı her açtığımda aşk cümleleri kuruyorum birbirinden hoş

Düşün
Benim seni ilk sevdiğim ana geri dönüyoruz
Ve sen başkasıyla değilsin
Ve hiçbir manada tadılmamışsın henüz
Ve ağzını her açtığında faşistlere küfür etmiyorsun

Durağan yaşıyorum sadece
Sağcılar, sağcı olsunlar diye Allah'a dua ediyorum
Solculardan sevdiklerimi tenzih ederek bela okuyorum
Bir otomobil markası düşünüp sahibi oluyorum
Bir güzel yemek düşünüp yiyorum gece yarısı
Bir kadın düşünüp evleniyorum
Bir çocuk düşünüp kucağıma alıyorum doğar doğmaz
Sonra bir uçak bileti düşünüp
Azerbaycana gidiyorum
Bu dünyadan ayrılmak istiyorum

Kaynağı sensin
Seyahatlerimin
Fakat rüyalarım çok kısa
Özür dilerim

26 Eylül 2016 Pazartesi

Param bitti ve tuvalet paralı!

Böyle yalnızlıkları daha çok seviyorum
Kırmızısını değil göğün sıyahını
Açışını değil çiçeğin sönüşünü
Sonra şiirlerin en sonunu
Ve rüzgarın üşütmesini

Biliyorum
Sen kimsesiz odalarda öpüşmeyi seversin
Sessiz evlerde buluşmayı
Karanlık sinemalarda sarılmayı
Yüksek yerlerde yürümeyi

Biliyorum benim gibi
Oturmayı sevmezsin tuna da
Gün boyu

Bir kaç farklı dünyadan
Bir kaç farklı ben getirdim sana
Ve artık yetemediğinde dünyalar
Yok oldum

Küçük hayatların büyük olayları

Geri al saatini
Bu gece de uykusuz geçti

Geri al söylediklerini
Unutamıyorum
Bu gece de bir barın kapısında bitti
Ben hatırlamıyorum
Madi anlatıyor

Geri al beni
Organlarımı topla dağıldıkları yerden
Bazısı peşte de aslanlı köprünün ayağında
Bazısını istanbulda unutmuşum
Bazısını alıp götürmüşsün izmire
Bazısını kimse bilmiyor 

İleri al zamanı
Güzel ise geleceğimiz hemen gidelim
Çünkü bittim
Yoksulluğunu daha ne kadar kaldırır aklım
Bilmem

Belki bir tren görüp atlarım önüne

19 Eylül 2016 Pazartesi

Bu bir cenaze törenidir

Çok fazla susuyorum
Özellikle sensizken

Ayaklarımın altında
Hamam böcekleri dolaşıyor
Bu ev
Senin
Ve benim evim değil sanki
Öyle ki tanımadığım daha bir düzine adamla paylaşıyorum

Vincent adında bir kadınla tanıştım
Bana senden bahsetti

Nereden buldu seni
Ne zaman aşık oldu
Ve ne zaman terkettin onu
Bilmiyorum

Ama dön
Belli ki benden çok sevdi seni

Özellikle mi çok susuyorum
Yoksa sen varken de mi böyleydi
Bilmem
Çok zaman geçti

Ama bu ayaklarla yatağa giremem böcekli
Kızarsın
Sen kızarsan ben ağlarım
Ben ağlarsam sen ölürsün
Sen ölürsen
Muhtemelen daha çok susarım

Farkettim ki
İnsan
Belli bir saatinden sonra günün
Daha fazla acı çekiyor

1 Eylül 2016 Perşembe

1 Eylül

Derler ki
Eğlence parkında eğlenen çiftler
Ayrılırmış bir gün
Oradaki mutluluğu bir daha tadamadıklarından
Hep aradıklarından

Zamansız ayrılık olmaz der bazısı
Ayrılık öyle güzel bir zaman seçermiş ki hakikatte kendine
Öyle güzel ok atarmış ki
Tam kalbine

Sonra bir Afrika kaplanı nasıl ölmek istemez gibi ölürse
İhtişamını ön ayaklarına kadar indirip
İktidarsızlaştığı vakit

Bende
Gidiyorum şimdi senden
Çaresizleştiğim
Vakit

Unutmam
Her gittiğim şehirden mutlaka sana bir kül tablası alacağım
Mutlaka her gittiğim yerden sana bir anı alacağım
Senin fulya kokan saçlarını anlattığım kadınlardan
ruj tatları alacağım
Parfüm kokuları

Derler ki
Ankara da 
Gar da
Ayrılırsa bir otobüs başında
Bir çift
Mutlaka bir gün birleşir
Adını söyleyemedikleri
Dünyanın önemsiz şehirlerinden
Birinde

10 Haziran 2016 Cuma

Fazla güzelsin/ aşığım buna

Gömleğimi
Islatan az yağan yağmur hemen geçiveren usulca uğramış
Nokta nokta
İşte bu güzel
Fazla avrupai
Fazla güzel
Sen değilsin

Aniden gülen
Saçları sarıdan renk çalmış
Saçları bir tutam
Saçları fazlasıyla yumuşak
Bebek
Gibi gözlerin
Fazla duygusal
Fazla güzel
Sen değilsin

Fazla uzun yolculuk sonrası
Fazla sersemlik
Uyku
Temiz hava
Demlenmiş çay
Sıcak yumurta
Taze domates
Fazla köyüm
Fazla Gümüşhane
Senden bir parça bunlar
Fazla güzel
Sen değilsin

Gömleğimi
Dur
Boynum açıklıktan hallice
Zaten

Dur ellerim fazla kirli
Seninki fazla temiz
Gömülü insan bedeni
Ölmüş kurbağa
Yeni doğmuş zürafa
Kokusu kanı teni gibi ellerin
Dur tutma eriyor elim

3 Mart 2016 Perşembe

Ve gurur galip gelir

Yüzünü unuttum
Yüzünü
artık 
Bahsedemem o yaprak iskeleti eğrili dudaklarından
Unuttum çünkü yüzünü
Şimdi gecenin bir yarası aklımda dolaşan 
kerahat rengi tenin 
hiç değil

9 Aralık 2015 Çarşamba

Sen bana bakma

Ayaklarım üşüyor
Babamdan istediğim para gelmedi
Yataktan kalkamıyorum sabahları
Uyanıyorum köründe beş altı der demez ülkesine ihanet edip kaçmışların uykusu gibi eksik
Sesimi duyan var mı
Kapı kapatışımı
Yalnız mı dersin buna tek başına hissedilmemek mi
Ellerim üşüyor
Yavuklum çok uzaklarda
Çağırsam gelmez
Gözlerim altı şiş
Eski türküleri dinleyip hüzünlenmiş esrarı gibi bakıyorum
Bakma
Baktığın bilgisi terletmiyor mu beni
Göğsüm sıkışa kalmış da ne atayım içimden düzelsin
En iyisi beni ikiye bölün
Kendimi en iyi diğer yarım anlar
Üşüyorum
Babamdan istediğim para geldi

22 Kasım 2015 Pazar

Sana Gitme Demeyeceğim

 Sevgim sorunsuz yapmaz hayatımızı
Sevgim sorunlu yaşamayı mümkün kılar

 Bulutları özledik dedik, havalar kapattı
Ardından binbir gürültü koptu
Bir bakmışız ıslanmış yollarda el ele yürüyoruz
Adımımızın altındaki su çıkardığı hışırtısıyla gülümsetiyor da seni
Bir kez daha üşüdüğümü belli etmiyorum

 Kurulmuş cumhuriyetler var
Yüzün bayrak

 Seni unutmamak için hatırlatmana gerek yok
Uyandığın günlere aydınlık olsun hüznüm

 Sevgili;
Katlanmış mendiller arasında unutulmuş saçların var
Kurutulmuş yüzüm var elmacık kemiklerim hasretinle belirmiş
Gerilmiş ellerim
Gemiymiş kalbim
İstikametsiz
Mürettebatsız

''senin bende bavulun kaldı
benim sende kitaplarım''

 Aynı anda bir çok dünya savaşı başlatmak gibi özlüyorum
Annem daha çok yüzüme bakıp üzülüyor
Aynı anda hiçbir şeyi yapmıyoruz artık
Dinler kaybolmuşda
Tutunacak bir dua kalmamış gibi ayrılık
Sevdayı ilkbaharda yaza geçerken bıraktık
Demek ki yıl içinde bazı günleri yok sayacağız artık

 Ben imkansızı dudaklarından öptüm
''aynı anda ay battı''
Ben kışa koşarak gittim fakat bulamadığım çiçeklerdi
Bahçeleri boydan boya kaplayan kahverenginin tonunu bulamadım
Bulduğum dağlardı
Başımı vurduğum duvarlar
Emanet yataklarda uyuduğum sadaka niyetine yediğim yemek

 Bekliyorum
Beklemenin mezarda hali bu
Melekleri beklemek azaplı
Hesap verememek acıklı
Pişmanlık değil hiç

 En çok şehirlerarası otobüs terminallerinde özlüyorum seni

 Ne hissediyorum
Bilet alıp otobüse binmemek gibi
Suyu açıp elimi altına tutmamak gibi
Seni bulup kendime eklememek
Abimin kırdığı oyuncaklarım gibi
Üzdü
Gitme

denek hayatım

 Dalgalanıyorum
Dağlar arasından yüksek dağlar
Şehri çerçevelemiş gibi gül bir daha
Dişlerin arası inşa ettiğim değil midir
''orman evleri, sahil kasabaları''

 Süzülüyorum
İnsanlar arasından alçak insanlar
Şehri bombalamış gibi vurma bir daha
Yanık et kokusu duyumsamak
Parça parça öldürmek
Parça parça bu

hep sonradan gelir aklım başıma

 Yarım bıraktığın surları yıktığımda
Gönlüne bayrak dikiyorum mermiler kanıma dahi işlemiş
Yarım bıraktığın
Onca söz var hangi birini saklayayım

 Dilediğinde uyu şimdi ninni yok
Dilediğinde uyan şimdi ses yok
Bileme gözlerini zaten keskin
Bileme gözlerini zaten bakmıyorsun

 Yarım bıraktığın bu yaşım
Tamamladığında
Nihayet tutmuş olacaksın ellerimden

 Uyanıyorsun
Sesin kanat kapatan leyleklerin havada oluşturduğu rüzgar buğusu
Uyanıyorsun
Sesin tam karanlık sokakta mırıldanan kedi
Uyanıyorsun
Sesin; yük trenleri geçiyor şehrin içinden
Ve ben bu sesi her duyduğumda güzel günler hatırlıyorum

 Hala tam ince çizgideyiz
Elimi yanağına uzattım
Parmaklarım ucu değmek; değmemek

2 Eylül 2015 Çarşamba

Kötüydüm Yaramazdım Renksizdim

Dibini gördüğüm şişe gibi bakışı vardı
Kibriti çakıp çakıp suya atıyordum onu severken
Çünkü ben yoktum
Ve yahut olmam gerekmiyordu kartların arasında
Kötüydüm
Yaramazdım
Renksizdim

Bir bakışı vardı
Şelalenin altında üzerime düşen sular gibi
Kibriti çakıp bir sigara daha yakıyordum
Karanlıkta yanan lambalar gibi konuşma öyle
Üstüme örtme ellerini
Ardımdan toplama dünyayı
Bırak dağılsın bilyelerim
Küçüğüm unuturum gider
Alma bana elmalı şeker
Büyüyünce geçer bunlar 
Bu arzular
Bırak elimden tutup karşıya geçirme beni

Kibriti çakıp çakıp göklere fırlatıyorum
Gör
Deniz fenerlerinin dibinde ölmüşüm 

16 Ağustos 2015 Pazar

Beni sana koy

Koy
Üst üste
Bir menekşeden çaldığımız her şeyi
Koy
Üst üste
Saçlarımdan dökülen şairi

Yüzümü terketmiş organlarımı bul öldür
Esir olmuşum
Ayak bağınım
Bileğine anahtarı kayıp kelepçe
Ben sana engelli doğmuşum
Ben içine muaf

Koy 
Üst üste
Her şeyden birer tane çaldığımız menekşeyi
Koy
Üst üste
Bir şairden dökülmüş saçları

Günümü terketmiş ışığı
Gecemi terketmiş kadını
Bir tuttuğum bu sandık
Ben içine haps-
Ben dışında mahv- olmuşum
Koy
Üst üste
Günahlarımızı

14 Ağustos 2015 Cuma

Korkutma

Kaldırımların kenarlarından usulca ilerlemişcesine su
İlerledim boynundan içeri
Boynun evrene çıkar 
Hasretim bahtımın tutkunu
Dahası efkar
Dahası kırılmış kiremit gibi bakma öyle
Benimde bir ağlama korkum var
Korkutma

Kara kenarlarından usulca ilerlemişcesine gemi
İlerledim avcunun içinden bileğine
Ve artık nereye çıkarsa
Ya bakmışım fulyalar
Ya bakmışım kumar
Bir şeyi sürekli fazla kaçırır gibi zarar zarar zarar ulan
Koyduğumuz çocuk isimlerini geri al bari
Bütün bunlarıda parfümünü saçını bilekliğini

Ben şuradan usul usul ilerlerim sen dur
Belinden içeri
Kaybolana kadar

29 Temmuz 2015 Çarşamba

İrkilme Ellerimdir

Saçlarına bir şeyler değiyorsa
İrkilme ellerimdir
Al al ve al boyanmış avuçiçini kaşıyan parmak uçlarımdaki kir
Böyle büyük sevdaya sahip olmak için tırmandığım dağın bana küfrü
Bana hükmü
Bana geldik
Ama sana daha çok var biraz daha uyu sağ omuzumun kardelen yatağına yaslanmış başın iken hala

İrkilme ellerimdir seni soyan
Beni bu sert rüzgarlı yokluğuna koyup gittiğin için
"Ayaklarım yere değmiyor oturduğum yerden" der gibi çocuksu
Dedim gitme
Dedim allah belasını versin böyle dudaklarının
Öptüğün yanaklardan bir türlü silinmiyor hissi
Dedim bileklerimde sarılı hasret doğuran kelepçe
Ama sen duymadın

Saçlarına bir şeyler değiyorsa
İrkil
Benim ellerim değildir

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Küllük dolu

Yakınım
Saç diplerini seçebiliyorum 
-alnının üstü
Kirpiklerini seçebiliyorum 
-göz kapakların kaç kere açılıp kapandı sayıyorum
Derin nefes aldığında genişliyor mesela burun deliklerin görüyorum
Tırnak diplerinde boşluklar oluşmuş
Bak işte
Soyunu sopunu biliyorum
İzin ver saçlarını kulağının arkasına yerleştireyim
Yanağından öpmek için

7 Temmuz 2015 Salı

Sağ omzundan öpüp başımı koyuyorum

Havlamalara rüzgarın uluması da ekleniyor
Ve geceyi sokulduğu makat deliğinden çıkarıp ikiye bölüyorum
Ruhsuz kalmış aşıkların artık tek çareleri sevişmektir diyor bir yandan bakkal
Bir bakkalın metoduna uygun cümleler değil bunlar rasim abi ama haklısın diyorum
Sevişmekten uzak kalmış aşıkların tek çareleri ruhlarına yalvarmaktır artık
Diye ekleyip çıkıyorum hayatın içinden
Elimde iki tane ekmek ve bir paket uzun parlıament var

Rüzgarın ulumasına ağır vasıta araçlarının motor sesleri de ekleniyor
Kitabı kaçıp sığındığı koltuk altından çıkarıyorum
Arasındaki çakmağa ulaşmak da neşesi
Kelimelerden oluşan dizeler bana şunu söylüyor
Elbette bir gün yine karşılaşacaksın ama aklındaki tüm küfürleri unut
Çünkü sadece özledim diyebileceksin
Kelimelerden oluşmayan boşluklarında sayfaların yüzün gözüküyor
Ve bu yüzden her kitap ayrı bir güzel sevgilim
Çünkü ne sevgi ne nefret sadece özledim

Ağır vasıta araçlarının motor sesine
Tekerin üzerinden geçtiği çukurdan kurtulan su birinkitisinin sesi ekleniyor
Bir hışırtıda kendine has
Devletin yaptığı lambalar
Devletin yaptığı kaldırımları aydınlatmaya yetmiyor
Devletin yaptığı yollar
Beni sana götürmüyor hiçbir şekilde
Aramızda koskocaman bir devlet var hantal!
Ağır vasıta araçlarının motor sesine inat fısıltılarını duyuyorum
"Sevmiyorum"

Göğün beyaza yakın sesine tarlalardan böcekler ekleniyor
Geceyi çekip çıkardığım makat deliğine tekrar sokuyorum biraz geç
Çünkü böldüğün bütünleri birleştirmek zaman alır
O yüzden getir yarımı başla kıyamete
Tamam
Lan!
dığımda kopacağım

Biliyor musun artık tüm sessizliğe sadece bir ses ekleniyor aklımda yankılanıp duran
"İyi ki doğdun"

5 Temmuz 2015 Pazar

Sayabildiğim günler

Gün bir kıyameti daha kaldıramaz diye
Bazı meseleleri anlatmayı bıraktım aramızdan geçen

Şimdi bu çiçekler durduk yere neden açmıyor mesela sen bilirsin
Çünkü doğa ile aran hep iyi olmuştur
Doğa senin sözünü dinlemiştir
Biraz sana özenmiştir
Sen onun büyüğüsün
Sen benim de büyüğümsün
Sen büyüksün

Kafeini fazla kaçırıp sabaha kadar sabah olmasını beklediğimden yarı çıplak
Serinliği ilk sırtımda hissettim ardından omuzlarımda
Bak
Doğa üstü yeteneklerim olsa
Seni önce doğurur hemen büyütür
Ve sırtıma sarılmanı isterdim kolların karnımda birleşerek
Dudaklarındaki parça sıcaklık ense köküme saldırırdı
Bunlar kafeini fazla kaçırmaktan değil
Seni tutup kolundan kaçıramamaktan

Bazı meseleleri anlatmaya başladım aramızdan geçmeyen

Anlamlı günler

5:35 sokak lambası söndü
Güneşlik beyazladı iyiden iyiye
Gözümü kırptıkca biraz acı
Kim sever güneşi
Herkes değil
Dedi nu
Az önce yine hatırladım yüksek sesli yürüyüşünü ölümün

Pencereler açık
Hava temiz
Sinekler düşman
Kargalar sesli
Aramızdaki en kısa mesafe kilometrelerce
Konuşmadığımız her gün biraz daha kaybolursun alınyazımda ki

Aklımda türlü türlü hikaye
Aklımda türkü türkü gezip döndüğün yer yine dilim
Şimdi yeni uyanmış köpekler gibi öpüveriyorum avuçlarının içini

Sevgilim dediğim mağarasın
Ayrılık tarlalardan koşmama sebep oluyor
Otobüslere binemiyorum
Sen bilmiyorsun sormuyorsun halimi
Seni suçlamıyorum
Seni yetiştiren toplum emretti bunu
Sevgiden daha önemli şeyler dayattı sana
Oysa yok

Sen anlamazsın
Ben çekirdek kabuklarının arasında kalmışım çöpe dökülmüşüm
Benden artık düzgün bir insan çıkmaz
Tükettim yaradanın bana verdiği gücü
Yalvardığım son zaman sana

Sen anlamazsın
Ben daha dün çocuktum gittiğinde
Bugün ne kadar hızlı geçtiğinin farkına vardım zamanın
Cazı sevmeye başlamamdan belli değil mi
Seni sevmeyi bırakmam

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Anlamsız günler

Belki de sadece anlamsız olsun diye çizilmiş çizgiler neşesiyle
Karmaşık
Dağınık
Barınaksız öldürüyorum kendimi
Mesela tüm değerlerimi hiçe sayıyorum
Mesela annemi özlemeyi bırakıyorum
Mesela sütlü kahve söylemiyorum
Salınık
Nefessiz
Morarmış
Bedenim ki öldürüyorum kendimi
İpi sağlam yer diye bağladığım
Terkedişin
İpi can alıcı nokta diye bağladığım boynumdaki parmak izin
Karmaşık
Dağınık
Eskimiş

30 Haziran 2015 Salı

Geçmiş günler

İçinden
El ele yürüdüğümüz caddelerin birikmiş bir sürü sorusu olduğunu tahmin edebiliyorum
Dağlar bize paralel şekil kazanmışken iç anadoluda
Doğanın birikmiş bir sürü sorusu olduğunu da tahmin edebiliyorum

Etrafı tel ile çevreli küçük bahçenin içinde ki köpek beni görünce havlamıyor artık
Sarıp korkusunu geçireceğim kimsemin olmadığının farkında
Ve
Kendince sorularının olduğunu tahmin edebiliyorum
O bahçenin
Telin
Köpeğin

Annem saçlarımı yıpranmış avuç içiyle ovarken
-Sırf sen sevdiğin için kısa kestirdiğim saçlarım uzamadı hala-
Kafamda merhametin sürüklendiğini hissedebiliyorum
Söylemese de biliyorum
-Bu terkedilişi hak edecek ne yaptın sen?-

Ucu düşkün burnunu sevdim senin

28 Haziran 2015 Pazar

Geçmemiş günler

Sahil kasabalarının limanlarından
Küçük balıkçı tekneleri sallanır durur
Sallanıp durdukları yerde yüzün gözükür
Çenemi dizime koyup oturduğum yerden

Sahil kasabalarının kumsalında
Paçaları dizlerine kıvrılı çiftler yürür durur
Yürüyüp durdukları yerde yüzün gözükür dalgaların hakimiyetine girmemiş kumlarda
-Özgür kumlarda
Özgür insanların yaşamadığı-
Dirseğimi zemine saplayıp uzandığım yerden

İlkokulda oturduğum sıralarda tanımadığım insanların yazdığı yazılar vardı onları tanıştıran
Sınıf öğretmenimin tebeşiri tuttuğu elin parmak uçlarında ki beyazlık
Önümde oturan oğlanın ensesindeki tüyler
Yan sıramdaki kızın kareli bordo eteğininden geriye kalan siyah çorabın kapladığı bacaklar
Bir çocuktum sınıfın her ayrıntısında yüzün gözükürdü
Buğulandırıp denizi fon yaptığım camda da baş harfin

25 Haziran 2015 Perşembe

Sayamadığım günler

Hata bendeydi sevgilim
Ben bir ömürlük öptüm seni bir anda

Her şeyi bir insana sığdırmaya çalışmadan önce bir düşündüm
Kim dayanabilir bu kadar yüke
Cisme
Kütleye
Bir avuç en fazla ne kadarını kaplayabilir yüzümün
Bir göz en fazla ne kadarını görebilir içimin
Bir kol en fazla ne kadarını sarabilir bedenimin

Her şeyi bir insana sığdırmaya çalışmaktan sonra
-Başaramadığım
Hüsrana uğradığım
Terkedildiğim-
Baş başa kaldığımdan sonra bütün sığmayanlarımla
Oturup kıyametin kopmasını bekledim

Hata sendeydi
Sen bir ömürlük sarıldın bana bir anda

21 Haziran 2015 Pazar

Kalakaldım da

Geliyorum kendime
O ilk nefes kendince derin
Zannedersin kuyusu Yusuf'un
Boşluğunu yokladığım sabahlar yaşadığım ağustos depremleri
Ailemi kaybettiğim
Gibi acıyla büyütmek çocukluğumu

Gidiyorum dedim
Bir daha gelmeyeceğim
Gelmediğim için kaçıramayacaksın elini
Sıkamayacağım kaçırmaman için bileğini
Sevmiyorum diyemeyeceksin
Gitmenin
Bir daha gelmemenin en güzel yanı bunlar

İsyan değil bu
Fakat senin için yazılmış bir şiir olsaydım
Umurumda değil kimin yazdığı
İsyan değil bu
Fakat senin için koklanmış bir çiçek olsaydım
Umurumda değil kimin diktiği

İşsiz dönseydim bir kez daha
Ekmeği borçla
Suyu çeşmeden
Sevda için

13 Haziran 2015 Cumartesi

Son tartışmamız olsun bu

Minareyi çaldırdım
Kılıfını mutlaka hazırlamıştır
Çünkü ben hayran hayran bakarken birden bire teoriler türedi aramızda
Teoriler türedi ve hepsi kabul edildi
Sevgi
Üzüntü
Hepsi

Kılıfını mutlaka hazırlamıştır
Gerek de yok öyle masrafa avcuna aldıysan kalbimi yeterli olacaktır
Bazı bazı öpersin durursa
Al sana işte suuni tenefüsle karışık kalp masajı!
Bu da kabul edildi

Ben yalvarmayı bıraktım artık yakarmayı
Ter dökmeyi bıraktım artık
Bıraktım yerime bakanlar var
Dizine uzandığım koltuk
Omzuna yaslandığım çardak
Elini tuttuğum otobüse bıraktım
İlkokul öğretmenime bıraktım
Beni biraz daha terbiyesiz yetiştirseydi çünkü
Sokaklarda ölmüş bir serseri olup tanımazdım seni
Anneme bıraktım oda öyle
Babama bıraktım orası biraz karışık tabi
Ve tabi ki de kapalı
Şişeler içinde yaşamaya benzer sıcağın altında;
Olmamandan bahsediyorum

11 Haziran 2015 Perşembe

Sorarlarsa söylersin

Karanlık bir yerde oturuyorum
Halim nicedir harab hatrım nicedir sorulmuyor
Kelebekler çarpıp çarpıp duruyorlar omzuma
Hey! Kavga çıkacak ha!
Her neyse bir ülkenin daha sonuna geldik
En son sarılıp kokladım ülkemi
Sonra ülkem olmaktan çıktı
Bende yurtsuz memleketsiz hasrete büründüm
Üşüdüm soğuk sular içtim
Terledim sıcak duşlar aldım
Sırf sen kendine iyi bak dedin diye
Sırf sen kendine iyi baktın diye
Sırf sen iyi bakmadın diye bana
Hayır! Hayır! Hayır!
Nasıl da ezbere söylüyordun bu reddedişi
Nasıl da emindin cevabın bu olduğundan
Kaburgamı kırdım bende
Bakalım gerçekten sevmişmiydim seni
Sevmişim çünkü hakettin pişman değilim
Bir şehri daha tepeden tırnağa izledim
Yüzünde ezbere bildiğim yerler var mesela
Bir şehri tırnaktan tepeye izlemek gibi yüzün
Öyle karmaşık detayda
Öyle bütün uzaktan

Çözemediğim benimde birşeyler var hayatımda
Hayatında
Hayatım
Mesela hayat gibi
Mesela şakağından öpmek gibi
Şakağımdan ağrılar dolu uzun yol otobüslerinde sana yolculuk yapmak gibi
Gökkuşağını izlemek tüm yol boyu gibi

Ama bunlar hiçbir kitapta yazmıyor tanrının gönderdiği
Yani okumadım ama yazmaz umarım
Çünkü sana özel sözler olsun istedim bunlar
O yüzden noktalar yerine kurşun delikleri var
O yüzden başlangıçlarında atom bombaları patlatarak yaraladım çocukları
O yüzden her ezandan sonra minareyi ele geçerip bağırdım seni sevdiğimi
Hoşçakal.

Masalar sallanıyor
Ben bilyeyim üstünde
Rüzgar çok yoğun
Ben dalım yüksekte

Hoşçakal.
Kusasım var
Çünkü midemdeki yerini boşaltmam gerekiyor boynunun
Kulaklarımda da silmem gereken hışırtılar var
Beraber yürüdüğümüz ıslak yollarda çıkardığımız
Ve ben bundan sonra zor bir daha inanacağım bir avuç içi bulmak
Bir kadın sevmek
Bir

4 Haziran 2015 Perşembe

Sabaha karşı dimdik durmak

En kötüsü bendim
Gözlerinden bir başlar topuklarına inerdi anlattıklarım
Bazen sesin gelirdi
Bazen askerden yeni dönmüş gibi gülümserdim saçlarım kısa sakallarım yok
Kulaklarım çıplaklıkla utanırdı
Bir kaç parça denizi bir araya getirip yüz diye temiz sular
Bir kaç parça türküyü birleştirip dinle diye temiz sözler
Bir kaç parça gelecek bir araya getirip
Yaşa diye temiz hayat
En kötüsü bendim
Derimi derin saydım

Islak havlular gibi kurulanmaya çalışıyorum
Bu ıslaklık büyük hüsranının hüznü
En kötüsü bendim
Hala sırımsıklamım

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Uçabildiği kadar uçan kuş

Henüz çarşaflanmış yatağa mideler dolusu anılar kustum
Temizlemeye yine gülümsemelerin geldi olur olmaz beliren
Şeyhler isyan çıkardı sonra bende bastırdım bedeninde
Bedenin müdahelelere açık çok tehlikeli memleket
Bir yerlerinde hep hüküm sürdüm
Diğer yerlerinde konar göçer gezgindi dilim
Bu yüzden havaya suya ihtiyaç duymadım çoğu zaman
Denk geldiğim benlerinde yaşadım durdum
Şikayet etmedim

Ailenin en yaşlıları ölmek üzere olan az nüfuslu köyler de yaşamaktı bu hepten
Gidenler sadece giderdi
Gitmek platonik bir eylemdi
Gelenlere rastlamadım onlar için devlet henüz yol yapmamıştı belki
Sana tüysüz meyveler almak için sokaklarda kitap satmaya çalışan biriydim fakat hep yağmurlar yağardı
-Afedersiniz ıslak kitap sever misiniz
Taze ıslanmış

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Uyandırdığın iyi oldu

Sana rağmen
Senin için sevmek bu
Boş gibi görünen şişelerin dibinde bir yudum su kalmak
Kapağı açılmayan tankerlerde olmaktan iyidir

Demek özlemek
Başka başka hayallerde var etmek demek 
Vurdumduymaz bir saatte hüzünlenmek durduk yere
Bir şeyin hatırlatması olur olmaz
Bir bardak
Bir saç kırık
Bir elin hayali dokunuşu ensede

Bana rağmen
Beni sevmek
Ne büyük bir hayat bu
içime ucu bucağı gözükmeyen gezegenler sığdırdın
İçime yankılar bıraktın
yeşillerle çevrili taş yollarda yürüdüğümüz de çıkan hışırtıyı
İçime öpücükler bıraktın 
alelacele son otobüse yetişirken
İçime sen bıraktın da
Sensiz gittin

Demek sevmek
Ellerime resimler çizmek demek gelecek dolu

22 Mayıs 2015 Cuma

O zaman isimsiz bir romansın

O zaman dağ evi
Evet kurt sesleri yabancı şarkılar oldukça romantik yanan ay
O zaman böcek sesleri o zaman çadır belki küçümen
Sonuçta bende senin küçümenin değil miydim zaten
Avuçlarına sığdığım zamanlar oldu
O zaman kuş gibi hafif tuğ gibi uc
Gidiyoruz gidiyoruz gidiyoruz
Sen izlerimizi siliyorsun yollardan
Ben gizli gizli yollar arıyorum
Ben duyuyorum
Sen görüyorsun
Tüm boşluklarımı
tüm boşluklarını
Tamamlamak bu

O zaman bir dağ bize ev
Hatırla dengede tutarken ellerimiz bedenlerimizi
O zaman işte evren bize kızmıştı çünkü bölmüştük onu

Evet ben çok geç buldum seni saklandığın yerden
Evet sen çok geç çıktın saklanmadığın yerden
O zaman baban beni kapıdan kovdu
O zaman annem başımdan vurdu
Yani koştuk arkamızda onca kibirli insan
Biriktirdiğimiz paraları harcadık
Biriktirdiğimiz özlemimizi harcadık sabahları uyanıp
Sen beni tıraş ettin yanağımda kanayan sivilciler
Ben seni doyurdum ağzının kenarından akan yağ
Katlanmış mendil üstünde yağ
Sen benim yanaklarımı okşadın bağıra bağıra
Hatırla bileğindeki damardan öptüm sağ
Kokun burnumun ucuna kurdu salıncak ve bağ

O zaman vakit geldi gittin
Vakit geldiğinde geleceğim diyerek
Sokağın vurdumduymazlığında sarıldık
Sokağın taşları gördü sarıldı
Sokağı teyzenin biri gördü yaşlı
Gitti resme sarıldı
Ve acıktık acıktık acıktık
Bir parça dudak bıraktın sonsuza sakladım
Bir parça saç bıraktın sonsuza bağladım
Bir parça sana adadığım ömrü bıraktım
Çantanda unuttuk yanında hala
O zaman zaten vapur gidiyordu ellerimizi dalgalara deydirdik deniz sarıldı

Sen bana bakmayı öğrettin ben sana okşamayı

21 Mayıs 2015 Perşembe

Hala gelmediğin yerde beklemekteyim

Durulmuş sularda yüzün ay
Yüzeyinde ufak kara bir böcek
Ömür boyu hareket etmeyecek

Cebimden bir silah çıkaracağım
Ellerin durduraksız yeni bir evren çizerken
O silahla bir delik açacağım

Zamanı gelmemiş anıları yaşamış gibi anlatacağım
Ruhuma hükmedemeyen bedenleri kovduracağım
Hiç sevmediğin o benin de bir yüzyıl anılacağım

Kurulmuş aylarda yüzün su
İnsanlık adına çok değişik bir duygusun şimdi
Hiç karşılaşılmamış halk hala saf en çok

Ben bu mevsime ayrımcılık yapacağım tüm faşizmle
Bu mevsimi daha çok öveceğim Allaha
Hiç kimsenin karşılaşmadığı halk gibi güzel en çok

Sonsuzdan biraz önce hala sevdiğim

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Anlatsam

Anlatsam sen ne dersin
Derin bir tutku mu
Aklıma dağılan ağaç mı
Gönlümde kırbaçlanmış sırt mı

Bir berlin duvarı yıkmak

Nicedir dergahım
İçim derviş mezarlığı

Ben bıçağı bileylemek gibi
Sürtünmeden doğan kuvvet
Ses
Keskin
Sürtünmeden ölen kör

Sen baltayı inatla betona vurmak gibi
"E hadi ölmek isteyen varsa ölsün
Doğmak isteyen varsa doğsun"
Derse tanrı
Kimse doğup kimse ölmeyecektir mesela

Derse
"Hadi sevmek isteyen varsa sevsin sevilmek varsa sevilsin"
Kimse sevmediğini sevilmediğini anlayacaktır o güne dek

Ben ateşi gerektiği zaman bulmak gibi
Çağı yüceltmek
Ateşe ateş demek
Isınınca susmak
-soğuktan bağırıyorduk çünkü-

Sen en çok olmamayı bulmak gibi
En gerekmediği zaman
Gitmeyi bulmak
Bedenim bilyelerde ışığım tırnak altlarında mahsur kalmak o vakit

Gözlerime bakma
Sivri körelir ateş söner
Gözlerime bakma
Gözlerim "araba çarpmış köpekler"
Yalvarır hala.