9 Aralık 2015 Çarşamba

Sen bana bakma

Ayaklarım üşüyor
Babamdan istediğim para gelmedi
Yataktan kalkamıyorum sabahları
Uyanıyorum köründe beş altı der demez ülkesine ihanet edip kaçmışların uykusu gibi eksik
Sesimi duyan var mı
Kapı kapatışımı
Yalnız mı dersin buna tek başına hissedilmemek mi
Ellerim üşüyor
Yavuklum çok uzaklarda
Çağırsam gelmez
Gözlerim altı şiş
Eski türküleri dinleyip hüzünlenmiş esrarı gibi bakıyorum
Bakma
Baktığın bilgisi terletmiyor mu beni
Göğsüm sıkışa kalmış da ne atayım içimden düzelsin
En iyisi beni ikiye bölün
Kendimi en iyi diğer yarım anlar
Üşüyorum
Babamdan istediğim para geldi

22 Kasım 2015 Pazar

Sana Gitme Demeyeceğim

 Sevgim sorunsuz yapmaz hayatımızı
Sevgim sorunlu yaşamayı mümkün kılar

 Bulutları özledik dedik, havalar kapattı
Ardından binbir gürültü koptu
Bir bakmışız ıslanmış yollarda el ele yürüyoruz
Adımımızın altındaki su çıkardığı hışırtısıyla gülümsetiyor da seni
Bir kez daha üşüdüğümü belli etmiyorum

 Kurulmuş cumhuriyetler var
Yüzün bayrak

 Seni unutmamak için hatırlatmana gerek yok
Uyandığın günlere aydınlık olsun hüznüm

 Sevgili;
Katlanmış mendiller arasında unutulmuş saçların var
Kurutulmuş yüzüm var elmacık kemiklerim hasretinle belirmiş
Gerilmiş ellerim
Gemiymiş kalbim
İstikametsiz
Mürettebatsız

''senin bende bavulun kaldı
benim sende kitaplarım''

 Aynı anda bir çok dünya savaşı başlatmak gibi özlüyorum
Annem daha çok yüzüme bakıp üzülüyor
Aynı anda hiçbir şeyi yapmıyoruz artık
Dinler kaybolmuşda
Tutunacak bir dua kalmamış gibi ayrılık
Sevdayı ilkbaharda yaza geçerken bıraktık
Demek ki yıl içinde bazı günleri yok sayacağız artık

 Ben imkansızı dudaklarından öptüm
''aynı anda ay battı''
Ben kışa koşarak gittim fakat bulamadığım çiçeklerdi
Bahçeleri boydan boya kaplayan kahverenginin tonunu bulamadım
Bulduğum dağlardı
Başımı vurduğum duvarlar
Emanet yataklarda uyuduğum sadaka niyetine yediğim yemek

 Bekliyorum
Beklemenin mezarda hali bu
Melekleri beklemek azaplı
Hesap verememek acıklı
Pişmanlık değil hiç

 En çok şehirlerarası otobüs terminallerinde özlüyorum seni

 Ne hissediyorum
Bilet alıp otobüse binmemek gibi
Suyu açıp elimi altına tutmamak gibi
Seni bulup kendime eklememek
Abimin kırdığı oyuncaklarım gibi
Üzdü
Gitme

denek hayatım

 Dalgalanıyorum
Dağlar arasından yüksek dağlar
Şehri çerçevelemiş gibi gül bir daha
Dişlerin arası inşa ettiğim değil midir
''orman evleri, sahil kasabaları''

 Süzülüyorum
İnsanlar arasından alçak insanlar
Şehri bombalamış gibi vurma bir daha
Yanık et kokusu duyumsamak
Parça parça öldürmek
Parça parça bu

hep sonradan gelir aklım başıma

 Yarım bıraktığın surları yıktığımda
Gönlüne bayrak dikiyorum mermiler kanıma dahi işlemiş
Yarım bıraktığın
Onca söz var hangi birini saklayayım

 Dilediğinde uyu şimdi ninni yok
Dilediğinde uyan şimdi ses yok
Bileme gözlerini zaten keskin
Bileme gözlerini zaten bakmıyorsun

 Yarım bıraktığın bu yaşım
Tamamladığında
Nihayet tutmuş olacaksın ellerimden

 Uyanıyorsun
Sesin kanat kapatan leyleklerin havada oluşturduğu rüzgar buğusu
Uyanıyorsun
Sesin tam karanlık sokakta mırıldanan kedi
Uyanıyorsun
Sesin; yük trenleri geçiyor şehrin içinden
Ve ben bu sesi her duyduğumda güzel günler hatırlıyorum

 Hala tam ince çizgideyiz
Elimi yanağına uzattım
Parmaklarım ucu değmek; değmemek

2 Eylül 2015 Çarşamba

Kötüydüm Yaramazdım Renksizdim

Dibini gördüğüm şişe gibi bakışı vardı
Kibriti çakıp çakıp suya atıyordum onu severken
Çünkü ben yoktum
Ve yahut olmam gerekmiyordu kartların arasında
Kötüydüm
Yaramazdım
Renksizdim

Bir bakışı vardı
Şelalenin altında üzerime düşen sular gibi
Kibriti çakıp bir sigara daha yakıyordum
Karanlıkta yanan lambalar gibi konuşma öyle
Üstüme örtme ellerini
Ardımdan toplama dünyayı
Bırak dağılsın bilyelerim
Küçüğüm unuturum gider
Alma bana elmalı şeker
Büyüyünce geçer bunlar 
Bu arzular
Bırak elimden tutup karşıya geçirme beni

Kibriti çakıp çakıp göklere fırlatıyorum
Gör
Deniz fenerlerinin dibinde ölmüşüm 

16 Ağustos 2015 Pazar

Beni sana koy

Koy
Üst üste
Bir menekşeden çaldığımız her şeyi
Koy
Üst üste
Saçlarımdan dökülen şairi

Yüzümü terketmiş organlarımı bul öldür
Esir olmuşum
Ayak bağınım
Bileğine anahtarı kayıp kelepçe
Ben sana engelli doğmuşum
Ben içine muaf

Koy 
Üst üste
Her şeyden birer tane çaldığımız menekşeyi
Koy
Üst üste
Bir şairden dökülmüş saçları

Günümü terketmiş ışığı
Gecemi terketmiş kadını
Bir tuttuğum bu sandık
Ben içine haps-
Ben dışında mahv- olmuşum
Koy
Üst üste
Günahlarımızı

14 Ağustos 2015 Cuma

Korkutma

Kaldırımların kenarlarından usulca ilerlemişcesine su
İlerledim boynundan içeri
Boynun evrene çıkar 
Hasretim bahtımın tutkunu
Dahası efkar
Dahası kırılmış kiremit gibi bakma öyle
Benimde bir ağlama korkum var
Korkutma

Kara kenarlarından usulca ilerlemişcesine gemi
İlerledim avcunun içinden bileğine
Ve artık nereye çıkarsa
Ya bakmışım fulyalar
Ya bakmışım kumar
Bir şeyi sürekli fazla kaçırır gibi zarar zarar zarar ulan
Koyduğumuz çocuk isimlerini geri al bari
Bütün bunlarıda parfümünü saçını bilekliğini

Ben şuradan usul usul ilerlerim sen dur
Belinden içeri
Kaybolana kadar

29 Temmuz 2015 Çarşamba

İrkilme Ellerimdir

Saçlarına bir şeyler değiyorsa
İrkilme ellerimdir
Al al ve al boyanmış avuçiçini kaşıyan parmak uçlarımdaki kir
Böyle büyük sevdaya sahip olmak için tırmandığım dağın bana küfrü
Bana hükmü
Bana geldik
Ama sana daha çok var biraz daha uyu sağ omuzumun kardelen yatağına yaslanmış başın iken hala

İrkilme ellerimdir seni soyan
Beni bu sert rüzgarlı yokluğuna koyup gittiğin için
"Ayaklarım yere değmiyor oturduğum yerden" der gibi çocuksu
Dedim gitme
Dedim allah belasını versin böyle dudaklarının
Öptüğün yanaklardan bir türlü silinmiyor hissi
Dedim bileklerimde sarılı hasret doğuran kelepçe
Ama sen duymadın

Saçlarına bir şeyler değiyorsa
İrkil
Benim ellerim değildir

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Küllük dolu

Yakınım
Saç diplerini seçebiliyorum 
-alnının üstü
Kirpiklerini seçebiliyorum 
-göz kapakların kaç kere açılıp kapandı sayıyorum
Derin nefes aldığında genişliyor mesela burun deliklerin görüyorum
Tırnak diplerinde boşluklar oluşmuş
Bak işte
Soyunu sopunu biliyorum
İzin ver saçlarını kulağının arkasına yerleştireyim
Yanağından öpmek için

7 Temmuz 2015 Salı

Sağ omzundan öpüp başımı koyuyorum

Havlamalara rüzgarın uluması da ekleniyor
Ve geceyi sokulduğu makat deliğinden çıkarıp ikiye bölüyorum
Ruhsuz kalmış aşıkların artık tek çareleri sevişmektir diyor bir yandan bakkal
Bir bakkalın metoduna uygun cümleler değil bunlar rasim abi ama haklısın diyorum
Sevişmekten uzak kalmış aşıkların tek çareleri ruhlarına yalvarmaktır artık
Diye ekleyip çıkıyorum hayatın içinden
Elimde iki tane ekmek ve bir paket uzun parlıament var

Rüzgarın ulumasına ağır vasıta araçlarının motor sesleri de ekleniyor
Kitabı kaçıp sığındığı koltuk altından çıkarıyorum
Arasındaki çakmağa ulaşmak da neşesi
Kelimelerden oluşan dizeler bana şunu söylüyor
Elbette bir gün yine karşılaşacaksın ama aklındaki tüm küfürleri unut
Çünkü sadece özledim diyebileceksin
Kelimelerden oluşmayan boşluklarında sayfaların yüzün gözüküyor
Ve bu yüzden her kitap ayrı bir güzel sevgilim
Çünkü ne sevgi ne nefret sadece özledim

Ağır vasıta araçlarının motor sesine
Tekerin üzerinden geçtiği çukurdan kurtulan su birinkitisinin sesi ekleniyor
Bir hışırtıda kendine has
Devletin yaptığı lambalar
Devletin yaptığı kaldırımları aydınlatmaya yetmiyor
Devletin yaptığı yollar
Beni sana götürmüyor hiçbir şekilde
Aramızda koskocaman bir devlet var hantal!
Ağır vasıta araçlarının motor sesine inat fısıltılarını duyuyorum
"Sevmiyorum"

Göğün beyaza yakın sesine tarlalardan böcekler ekleniyor
Geceyi çekip çıkardığım makat deliğine tekrar sokuyorum biraz geç
Çünkü böldüğün bütünleri birleştirmek zaman alır
O yüzden getir yarımı başla kıyamete
Tamam
Lan!
dığımda kopacağım

Biliyor musun artık tüm sessizliğe sadece bir ses ekleniyor aklımda yankılanıp duran
"İyi ki doğdun"

5 Temmuz 2015 Pazar

Sayabildiğim günler

Gün bir kıyameti daha kaldıramaz diye
Bazı meseleleri anlatmayı bıraktım aramızdan geçen

Şimdi bu çiçekler durduk yere neden açmıyor mesela sen bilirsin
Çünkü doğa ile aran hep iyi olmuştur
Doğa senin sözünü dinlemiştir
Biraz sana özenmiştir
Sen onun büyüğüsün
Sen benim de büyüğümsün
Sen büyüksün

Kafeini fazla kaçırıp sabaha kadar sabah olmasını beklediğimden yarı çıplak
Serinliği ilk sırtımda hissettim ardından omuzlarımda
Bak
Doğa üstü yeteneklerim olsa
Seni önce doğurur hemen büyütür
Ve sırtıma sarılmanı isterdim kolların karnımda birleşerek
Dudaklarındaki parça sıcaklık ense köküme saldırırdı
Bunlar kafeini fazla kaçırmaktan değil
Seni tutup kolundan kaçıramamaktan

Bazı meseleleri anlatmaya başladım aramızdan geçmeyen

Anlamlı günler

5:35 sokak lambası söndü
Güneşlik beyazladı iyiden iyiye
Gözümü kırptıkca biraz acı
Kim sever güneşi
Herkes değil
Dedi nu
Az önce yine hatırladım yüksek sesli yürüyüşünü ölümün

Pencereler açık
Hava temiz
Sinekler düşman
Kargalar sesli
Aramızdaki en kısa mesafe kilometrelerce
Konuşmadığımız her gün biraz daha kaybolursun alınyazımda ki

Aklımda türlü türlü hikaye
Aklımda türkü türkü gezip döndüğün yer yine dilim
Şimdi yeni uyanmış köpekler gibi öpüveriyorum avuçlarının içini

Sevgilim dediğim mağarasın
Ayrılık tarlalardan koşmama sebep oluyor
Otobüslere binemiyorum
Sen bilmiyorsun sormuyorsun halimi
Seni suçlamıyorum
Seni yetiştiren toplum emretti bunu
Sevgiden daha önemli şeyler dayattı sana
Oysa yok

Sen anlamazsın
Ben çekirdek kabuklarının arasında kalmışım çöpe dökülmüşüm
Benden artık düzgün bir insan çıkmaz
Tükettim yaradanın bana verdiği gücü
Yalvardığım son zaman sana

Sen anlamazsın
Ben daha dün çocuktum gittiğinde
Bugün ne kadar hızlı geçtiğinin farkına vardım zamanın
Cazı sevmeye başlamamdan belli değil mi
Seni sevmeyi bırakmam

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Anlamsız günler

Belki de sadece anlamsız olsun diye çizilmiş çizgiler neşesiyle
Karmaşık
Dağınık
Barınaksız öldürüyorum kendimi
Mesela tüm değerlerimi hiçe sayıyorum
Mesela annemi özlemeyi bırakıyorum
Mesela sütlü kahve söylemiyorum
Salınık
Nefessiz
Morarmış
Bedenim ki öldürüyorum kendimi
İpi sağlam yer diye bağladığım
Terkedişin
İpi can alıcı nokta diye bağladığım boynumdaki parmak izin
Karmaşık
Dağınık
Eskimiş

30 Haziran 2015 Salı

Geçmiş günler

İçinden
El ele yürüdüğümüz caddelerin birikmiş bir sürü sorusu olduğunu tahmin edebiliyorum
Dağlar bize paralel şekil kazanmışken iç anadoluda
Doğanın birikmiş bir sürü sorusu olduğunu da tahmin edebiliyorum

Etrafı tel ile çevreli küçük bahçenin içinde ki köpek beni görünce havlamıyor artık
Sarıp korkusunu geçireceğim kimsemin olmadığının farkında
Ve
Kendince sorularının olduğunu tahmin edebiliyorum
O bahçenin
Telin
Köpeğin

Annem saçlarımı yıpranmış avuç içiyle ovarken
-Sırf sen sevdiğin için kısa kestirdiğim saçlarım uzamadı hala-
Kafamda merhametin sürüklendiğini hissedebiliyorum
Söylemese de biliyorum
-Bu terkedilişi hak edecek ne yaptın sen?-

Ucu düşkün burnunu sevdim senin

28 Haziran 2015 Pazar

Geçmemiş günler

Sahil kasabalarının limanlarından
Küçük balıkçı tekneleri sallanır durur
Sallanıp durdukları yerde yüzün gözükür
Çenemi dizime koyup oturduğum yerden

Sahil kasabalarının kumsalında
Paçaları dizlerine kıvrılı çiftler yürür durur
Yürüyüp durdukları yerde yüzün gözükür dalgaların hakimiyetine girmemiş kumlarda
-Özgür kumlarda
Özgür insanların yaşamadığı-
Dirseğimi zemine saplayıp uzandığım yerden

İlkokulda oturduğum sıralarda tanımadığım insanların yazdığı yazılar vardı onları tanıştıran
Sınıf öğretmenimin tebeşiri tuttuğu elin parmak uçlarında ki beyazlık
Önümde oturan oğlanın ensesindeki tüyler
Yan sıramdaki kızın kareli bordo eteğininden geriye kalan siyah çorabın kapladığı bacaklar
Bir çocuktum sınıfın her ayrıntısında yüzün gözükürdü
Buğulandırıp denizi fon yaptığım camda da baş harfin

25 Haziran 2015 Perşembe

Sayamadığım günler

Hata bendeydi sevgilim
Ben bir ömürlük öptüm seni bir anda

Her şeyi bir insana sığdırmaya çalışmadan önce bir düşündüm
Kim dayanabilir bu kadar yüke
Cisme
Kütleye
Bir avuç en fazla ne kadarını kaplayabilir yüzümün
Bir göz en fazla ne kadarını görebilir içimin
Bir kol en fazla ne kadarını sarabilir bedenimin

Her şeyi bir insana sığdırmaya çalışmaktan sonra
-Başaramadığım
Hüsrana uğradığım
Terkedildiğim-
Baş başa kaldığımdan sonra bütün sığmayanlarımla
Oturup kıyametin kopmasını bekledim

Hata sendeydi
Sen bir ömürlük sarıldın bana bir anda

21 Haziran 2015 Pazar

Kalakaldım da

Geliyorum kendime
O ilk nefes kendince derin
Zannedersin kuyusu Yusuf'un
Boşluğunu yokladığım sabahlar yaşadığım ağustos depremleri
Ailemi kaybettiğim
Gibi acıyla büyütmek çocukluğumu

Gidiyorum dedim
Bir daha gelmeyeceğim
Gelmediğim için kaçıramayacaksın elini
Sıkamayacağım kaçırmaman için bileğini
Sevmiyorum diyemeyeceksin
Gitmenin
Bir daha gelmemenin en güzel yanı bunlar

İsyan değil bu
Fakat senin için yazılmış bir şiir olsaydım
Umurumda değil kimin yazdığı
İsyan değil bu
Fakat senin için koklanmış bir çiçek olsaydım
Umurumda değil kimin diktiği

İşsiz dönseydim bir kez daha
Ekmeği borçla
Suyu çeşmeden
Sevda için

13 Haziran 2015 Cumartesi

Son tartışmamız olsun bu

Minareyi çaldırdım
Kılıfını mutlaka hazırlamıştır
Çünkü ben hayran hayran bakarken birden bire teoriler türedi aramızda
Teoriler türedi ve hepsi kabul edildi
Sevgi
Üzüntü
Hepsi

Kılıfını mutlaka hazırlamıştır
Gerek de yok öyle masrafa avcuna aldıysan kalbimi yeterli olacaktır
Bazı bazı öpersin durursa
Al sana işte suuni tenefüsle karışık kalp masajı!
Bu da kabul edildi

Ben yalvarmayı bıraktım artık yakarmayı
Ter dökmeyi bıraktım artık
Bıraktım yerime bakanlar var
Dizine uzandığım koltuk
Omzuna yaslandığım çardak
Elini tuttuğum otobüse bıraktım
İlkokul öğretmenime bıraktım
Beni biraz daha terbiyesiz yetiştirseydi çünkü
Sokaklarda ölmüş bir serseri olup tanımazdım seni
Anneme bıraktım oda öyle
Babama bıraktım orası biraz karışık tabi
Ve tabi ki de kapalı
Şişeler içinde yaşamaya benzer sıcağın altında;
Olmamandan bahsediyorum

11 Haziran 2015 Perşembe

Sorarlarsa söylersin

Karanlık bir yerde oturuyorum
Halim nicedir harab hatrım nicedir sorulmuyor
Kelebekler çarpıp çarpıp duruyorlar omzuma
Hey! Kavga çıkacak ha!
Her neyse bir ülkenin daha sonuna geldik
En son sarılıp kokladım ülkemi
Sonra ülkem olmaktan çıktı
Bende yurtsuz memleketsiz hasrete büründüm
Üşüdüm soğuk sular içtim
Terledim sıcak duşlar aldım
Sırf sen kendine iyi bak dedin diye
Sırf sen kendine iyi baktın diye
Sırf sen iyi bakmadın diye bana
Hayır! Hayır! Hayır!
Nasıl da ezbere söylüyordun bu reddedişi
Nasıl da emindin cevabın bu olduğundan
Kaburgamı kırdım bende
Bakalım gerçekten sevmişmiydim seni
Sevmişim çünkü hakettin pişman değilim
Bir şehri daha tepeden tırnağa izledim
Yüzünde ezbere bildiğim yerler var mesela
Bir şehri tırnaktan tepeye izlemek gibi yüzün
Öyle karmaşık detayda
Öyle bütün uzaktan

Çözemediğim benimde birşeyler var hayatımda
Hayatında
Hayatım
Mesela hayat gibi
Mesela şakağından öpmek gibi
Şakağımdan ağrılar dolu uzun yol otobüslerinde sana yolculuk yapmak gibi
Gökkuşağını izlemek tüm yol boyu gibi

Ama bunlar hiçbir kitapta yazmıyor tanrının gönderdiği
Yani okumadım ama yazmaz umarım
Çünkü sana özel sözler olsun istedim bunlar
O yüzden noktalar yerine kurşun delikleri var
O yüzden başlangıçlarında atom bombaları patlatarak yaraladım çocukları
O yüzden her ezandan sonra minareyi ele geçerip bağırdım seni sevdiğimi
Hoşçakal.

Masalar sallanıyor
Ben bilyeyim üstünde
Rüzgar çok yoğun
Ben dalım yüksekte

Hoşçakal.
Kusasım var
Çünkü midemdeki yerini boşaltmam gerekiyor boynunun
Kulaklarımda da silmem gereken hışırtılar var
Beraber yürüdüğümüz ıslak yollarda çıkardığımız
Ve ben bundan sonra zor bir daha inanacağım bir avuç içi bulmak
Bir kadın sevmek
Bir

4 Haziran 2015 Perşembe

Sabaha karşı dimdik durmak

En kötüsü bendim
Gözlerinden bir başlar topuklarına inerdi anlattıklarım
Bazen sesin gelirdi
Bazen askerden yeni dönmüş gibi gülümserdim saçlarım kısa sakallarım yok
Kulaklarım çıplaklıkla utanırdı
Bir kaç parça denizi bir araya getirip yüz diye temiz sular
Bir kaç parça türküyü birleştirip dinle diye temiz sözler
Bir kaç parça gelecek bir araya getirip
Yaşa diye temiz hayat
En kötüsü bendim
Derimi derin saydım

Islak havlular gibi kurulanmaya çalışıyorum
Bu ıslaklık büyük hüsranının hüznü
En kötüsü bendim
Hala sırımsıklamım

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Uçabildiği kadar uçan kuş

Henüz çarşaflanmış yatağa mideler dolusu anılar kustum
Temizlemeye yine gülümsemelerin geldi olur olmaz beliren
Şeyhler isyan çıkardı sonra bende bastırdım bedeninde
Bedenin müdahelelere açık çok tehlikeli memleket
Bir yerlerinde hep hüküm sürdüm
Diğer yerlerinde konar göçer gezgindi dilim
Bu yüzden havaya suya ihtiyaç duymadım çoğu zaman
Denk geldiğim benlerinde yaşadım durdum
Şikayet etmedim

Ailenin en yaşlıları ölmek üzere olan az nüfuslu köyler de yaşamaktı bu hepten
Gidenler sadece giderdi
Gitmek platonik bir eylemdi
Gelenlere rastlamadım onlar için devlet henüz yol yapmamıştı belki
Sana tüysüz meyveler almak için sokaklarda kitap satmaya çalışan biriydim fakat hep yağmurlar yağardı
-Afedersiniz ıslak kitap sever misiniz
Taze ıslanmış

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Uyandırdığın iyi oldu

Sana rağmen
Senin için sevmek bu
Boş gibi görünen şişelerin dibinde bir yudum su kalmak
Kapağı açılmayan tankerlerde olmaktan iyidir

Demek özlemek
Başka başka hayallerde var etmek demek 
Vurdumduymaz bir saatte hüzünlenmek durduk yere
Bir şeyin hatırlatması olur olmaz
Bir bardak
Bir saç kırık
Bir elin hayali dokunuşu ensede

Bana rağmen
Beni sevmek
Ne büyük bir hayat bu
içime ucu bucağı gözükmeyen gezegenler sığdırdın
İçime yankılar bıraktın
yeşillerle çevrili taş yollarda yürüdüğümüz de çıkan hışırtıyı
İçime öpücükler bıraktın 
alelacele son otobüse yetişirken
İçime sen bıraktın da
Sensiz gittin

Demek sevmek
Ellerime resimler çizmek demek gelecek dolu

22 Mayıs 2015 Cuma

O zaman isimsiz bir romansın

O zaman dağ evi
Evet kurt sesleri yabancı şarkılar oldukça romantik yanan ay
O zaman böcek sesleri o zaman çadır belki küçümen
Sonuçta bende senin küçümenin değil miydim zaten
Avuçlarına sığdığım zamanlar oldu
O zaman kuş gibi hafif tuğ gibi uc
Gidiyoruz gidiyoruz gidiyoruz
Sen izlerimizi siliyorsun yollardan
Ben gizli gizli yollar arıyorum
Ben duyuyorum
Sen görüyorsun
Tüm boşluklarımı
tüm boşluklarını
Tamamlamak bu

O zaman bir dağ bize ev
Hatırla dengede tutarken ellerimiz bedenlerimizi
O zaman işte evren bize kızmıştı çünkü bölmüştük onu

Evet ben çok geç buldum seni saklandığın yerden
Evet sen çok geç çıktın saklanmadığın yerden
O zaman baban beni kapıdan kovdu
O zaman annem başımdan vurdu
Yani koştuk arkamızda onca kibirli insan
Biriktirdiğimiz paraları harcadık
Biriktirdiğimiz özlemimizi harcadık sabahları uyanıp
Sen beni tıraş ettin yanağımda kanayan sivilciler
Ben seni doyurdum ağzının kenarından akan yağ
Katlanmış mendil üstünde yağ
Sen benim yanaklarımı okşadın bağıra bağıra
Hatırla bileğindeki damardan öptüm sağ
Kokun burnumun ucuna kurdu salıncak ve bağ

O zaman vakit geldi gittin
Vakit geldiğinde geleceğim diyerek
Sokağın vurdumduymazlığında sarıldık
Sokağın taşları gördü sarıldı
Sokağı teyzenin biri gördü yaşlı
Gitti resme sarıldı
Ve acıktık acıktık acıktık
Bir parça dudak bıraktın sonsuza sakladım
Bir parça saç bıraktın sonsuza bağladım
Bir parça sana adadığım ömrü bıraktım
Çantanda unuttuk yanında hala
O zaman zaten vapur gidiyordu ellerimizi dalgalara deydirdik deniz sarıldı

Sen bana bakmayı öğrettin ben sana okşamayı

21 Mayıs 2015 Perşembe

Hala gelmediğin yerde beklemekteyim

Durulmuş sularda yüzün ay
Yüzeyinde ufak kara bir böcek
Ömür boyu hareket etmeyecek

Cebimden bir silah çıkaracağım
Ellerin durduraksız yeni bir evren çizerken
O silahla bir delik açacağım

Zamanı gelmemiş anıları yaşamış gibi anlatacağım
Ruhuma hükmedemeyen bedenleri kovduracağım
Hiç sevmediğin o benin de bir yüzyıl anılacağım

Kurulmuş aylarda yüzün su
İnsanlık adına çok değişik bir duygusun şimdi
Hiç karşılaşılmamış halk hala saf en çok

Ben bu mevsime ayrımcılık yapacağım tüm faşizmle
Bu mevsimi daha çok öveceğim Allaha
Hiç kimsenin karşılaşmadığı halk gibi güzel en çok

Sonsuzdan biraz önce hala sevdiğim

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Anlatsam

Anlatsam sen ne dersin
Derin bir tutku mu
Aklıma dağılan ağaç mı
Gönlümde kırbaçlanmış sırt mı

Bir berlin duvarı yıkmak

Nicedir dergahım
İçim derviş mezarlığı

Ben bıçağı bileylemek gibi
Sürtünmeden doğan kuvvet
Ses
Keskin
Sürtünmeden ölen kör

Sen baltayı inatla betona vurmak gibi
"E hadi ölmek isteyen varsa ölsün
Doğmak isteyen varsa doğsun"
Derse tanrı
Kimse doğup kimse ölmeyecektir mesela

Derse
"Hadi sevmek isteyen varsa sevsin sevilmek varsa sevilsin"
Kimse sevmediğini sevilmediğini anlayacaktır o güne dek

Ben ateşi gerektiği zaman bulmak gibi
Çağı yüceltmek
Ateşe ateş demek
Isınınca susmak
-soğuktan bağırıyorduk çünkü-

Sen en çok olmamayı bulmak gibi
En gerekmediği zaman
Gitmeyi bulmak
Bedenim bilyelerde ışığım tırnak altlarında mahsur kalmak o vakit

Gözlerime bakma
Sivri körelir ateş söner
Gözlerime bakma
Gözlerim "araba çarpmış köpekler"
Yalvarır hala. 


4 Mayıs 2015 Pazartesi

Ben görseydim kör denilmezdim

Seni ilk musa gördü ben görmedim
Her yemekte aynı masaya oturmaktan sıkılmadın
Seni ilk musa gördü ben görmedim
Ben görseydim zaten aklımı yitirirdim
Beyazlar içinde süzülmek senin etkinliğin
Uzun etekler içinde yüzyıllarca uyumak
Senin
Seni musa gördü ben görmedim
Ben görseydim zaten başlı başına kıyametim

Havalar sıcak mı soğuk mu sır
Hazirana doğru ocak
Şubata doğru ağustos gibi
Senin yüzün her zaman hangi mevsim olduğuna karar verememiş bir ağaç
Açsa çiçek gülmek olur
Solsa zaten ağlamak belli ki
Seni önce musa gördü ben görmedim
Ben görsen zaten üstüme toprak toprak memleketim

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Sonra zaten bitecek

Sen zaten çayı şekersiz içmiştin
Garson poşetine dokunulmamış şekeri alıp bana getirmişti
Ben zaten çayı şekersiz içmiştim
Yani doğanın kanunu tarafından bile birleştirilmemiz emrediliyordu.

Sonra zaten son yazacak

Bir dilim peynir aldıktan sonra
Mutlaka kahvaltılık sosa meyletmek gibi
Tam boyunlarının orta noktasına hareketim
Tam boyunlarının noktalı virgül yerinde söylediklerim
Madem geçmişten konuşuyoruz işte benim hayatım
"Bir tarafı alçak masada bilye durdurmak gibi sürekli"

Sımsıcak 
Sımsıcak süveter içinde oturduğum gönlün bu manşetlerim katlı ilkbahara doğru


1 Mayıs 2015 Cuma

özgürlük zor bir doğum

İşçi bayramıydı gözlerin durmadan çiviler çakıyordu gözlerime mesaisiz trafik ışıkları gibi kırmızı kırmızı kırmızı hepsi kırmızı

28 Nisan 2015 Salı

Doğrudur

Bu beraber çıktığımız ilk otobüs yolculuğu 
Yani sonsuz duraklar hayal ettiğim doğrudur 
Omzunda sonsuz bir uykuya daldığım da doğrudur
Yani rüya görmediğime emin olabilirsin
Bundan daha güzel ne hayal edebilir beynim

Gitmediğim görmediğim bilmediğim

Tam uyuyacağım ayin başlıyor 
Kafamı kalbime eğiyorum
Kaldırıyorum
Odama yağmur yağıyor
Anne! Odama yağmur yağıyor!

26 Nisan 2015 Pazar

Ve daha nice ölü dolu otobüsler

Ben konuyu kapatacakken
Sen
Devri açtın
İçime uzaydan uzaya atlatan kara delikler açtın
Ben tam kapatacakken
Ve gidecekken
Ve Unutmak için
Güldün
Devrin
Marşın 
Ülkenin en sevilen anı bu

Sevda başladı savaşı
En çok kurşunu galaksilerim yedi
Yani içimde dönüp durmayan his

Sonuncusu fazla parçalı bulutluydu söylediklerinin
Kolum yorgandan taşmış da üşümüş gibi
Kaldım



20 Nisan 2015 Pazartesi

Yolcuyum da

Farkettin mi
Çöpcünün sürterek götürdüğü süpürgenin sesini
Sabahın dört buçuğunda bastıran
Kuş sesleri
Ve içimde okunmuş ezan tekrar tekrar

Bu bir otobüs yolculuğu herşeye rağmen
Haçlı seferlerine rağmen

Farkettin mi 
kapalı trafik ışıkları sağdan soldan gelen arabalara engel olmamışsa daha nice çarpışmalar
Daha nice ölüm yıl dönümlerinde andılar
Bizde çarpışmalıyız
Ve içimde okunmuş yazıtlar tekrar tekrar 

Daha ne kadar göğüme yükselebilirsin
Bilmiyorum

9 Nisan 2015 Perşembe

Buğuma bulanmış o anda

Şu son çocuğa iyi geceler demek de varmış 
Ağzımda gevelediğim bir yüzyıl anlatılacak edebiyat dersiymiş liselerde
Haberim yokmuş
Olmasın

Şu son çocuğa derdimi yara yara anlatmak da varmış
dünyanın evrene düşen gölgesinde gölgemi aramak da
Başımı dizlerimin arasına sokup da
Ağlamıyorum
Hayır ağlamıyorum neptün bana öyle bakma

Şu son çocuğa yağa yağa taş olmak da varmış
Kim günah işlediyse kendi çeksin cezasını diye bağırmak da
Annem susmasın daha
Yattığım yerleri kaybolmuş insanların son hayalleriyle doldurmak da kimin aklına geldiyse
Yağa yağa taş olmak ona da

Şu son çocuğa iyi geceler demek de varmış
Yağmurlu sissiz eşsiz perisiz yalnız bir sabaha
Parça parça estiğinde rüzgar
Parça parça gömüldüğünde ölü
Parça parça çaldığında mızıka*
Parça parça hatırladığımda seni

Çünkü zaten gölgelenmiş bir yerde
Daha ne kadar gölgemi bulabilirim ki

8 Nisan 2015 Çarşamba

Bir iki defa ağladığımda da

Sadece romada çalınmış bir piyano
Gibi 
Romantik başlangıçlar ve bitişler zuhrediyor göz kapakların
Yaşadığım yüzyıldan bahsediyorum sevgilim
Ölümlere küfürler edilir
Bürokratlarada
Doğumlar hep iyi zannedilir
Kimin doğduğu önemli değilmiş gibi
Sadece türkiyede yetişmiş bir bitki türü
Gibi
Klasik başlangıçlar ve farkedilmeyişler yaşatıyor dudak hareketlerin
Diyorum işte yemek masasına yakışan çatal seslerimiz var
Aldırmaman garip
Suçum atayı öldürmek mi şimdi!
Fazla fazla yalan söylüyorsun gitmek için
Sadece afrikada doğabilen bir insan türü
Gibi
Doğaya aykırı başlangıçlar ve nefes alışlara hükmediyor burnun
Ben buna birşey diyor muyum!
Sana sarılması için peygamberler arıyorsun
Ben seni mezarlık altında bekliyorum.

5 Nisan 2015 Pazar

Kaçak bir andan

Son tahlilde yanıyorum
Üst komşumuz yine ses çıkarıyor
Ben gözlerimin ağrımasına aldırmaz biriyle yatıyorum
Yatışım evrenin güneşi
Çünkü günelde galaksiye yatıyorum
Işık çekiyor
Allah tek
Avuçlarım açılır pek
Dualarım kabul olmaz 
Yinede
Sevdğim eyfel kulesinden atlamasın
Tüm şehri bir kabileye satmışım peşin
Ticaretten anlamıyorum
Ellerim sapan gözlerim taş
Sana sesleniyorum uzaklardan 
"ciğerimin yanması yansımandan değil!"
Başına bişeyler gelirse beni bul
Çünkü bu dünyanın en şanssız insanıyım
Kaç yıl oldu bilmiyorum sandım
Hayatım gözler önünde değil ama saydamım
Ellerim maktül kanı
Asansör leş
Dolarımız sakatat
Sana bir kahvaltının çayını tarif ediyorum
Keşke burda olsaydın ve 
Buğday kokan elerini öpseydim

23 Mart 2015 Pazartesi

Bir geçmişe bakıyorum da

Aydınlanabilir gündüzlerde
Gidelim öykülerin sonları gibi
Evimiz koskoca yurt olmadı mı sevgilim
Şehir bıktırdığında
Birbirimize kapandık

Karartılabilir akşamlarda
Bir başka sanrıya
Varalım
Bize bir yatak dar gelmeye başladığında
Gömmedim mi kendimi

Çekmeseydin elini de
Gömecektim
-Öyle ruhsuzdu-

Seni tüm dünyaya karşı içime
Perde diye çekiyorum şimdi

20 Mart 2015 Cuma

Bir kayboluş yaşadım da

Gidim bir köm ellerimi gör yasa yatmış nara
Hele el değmemiş kulak memelerinden süt sağ bana
Dervişe laf eden küçük gözleriyle cahile
Cahil kurşun sıkıyor

Dediğim bir köy yaylada bitiveriyor aniden
Sevda tüyü de ani
Ölüm de
Seni ilk gördüğüm bahçeyi müze yaptım kendimce

Ve sesler doğa doğa
Karıştığı da doğa
Kaybolmadığı da
Herşeyin boşluğa yayıldığı doğruysa
Ben hala ilk günkü gibi tutuğum
Çobanım yatağım dağ köşesi
Çayım odunda kaynar durur
Aşım pestil
Özlemim ağaç kökleri gibi uzanıp uzanıp terinden öper
Işığa hasret hayvanlar otlattığım geceler
Çünkü doğmak bilmedi güneş

Gidiyorum hor edildim
Vazgeçtiğim de
Sana son hediyem

18 Mart 2015 Çarşamba

Bir kadını unutuyorum da

Duygu bittiğinde tamamen biyolojide kalıyor aşk
Ve biyolojiden hep kalıyor
Gözlerden ve saçlardan sıkılmış gibi sürekli
Sevişmekten bahsetmeye başlıyor

Oysa ben daha 
Ayaklarımızı ıslatan dalgaya karşı galip geldiğimiz güzel masalı
Uydurmadım bile
Bir de
Ellerim yatakdan daha rahattır

Duygu bittiğinde tamamen ölmeyi beklemek kalıyor-aşk
Ayranı çalkalamak ve öpüşmek aynı basitliğe iniyor
Aynı kaba laf kalabalığında seni seviyorum diyoruz
Oysa ben daha 
Sana son romantik yemeğimizi bile süpriz yapmadım

Duygu bittiğinde tamamen biyolojide kalıyor aşk
Ve sen bu konuda çok kötüsün


17 Mart 2015 Salı

Bir kitabı açıyorum da

Son sevgilim beni maddesel seviyordu
Ve ben hiç olmadığım kadar kısa boyluydum
Allahı sol yanağımda hissediyordum
Çünkü sağ tarafıma yatmıştım

Beni takip etsinler
Tenhalara sapıyorum
Kanunlara ayrıkı benlik yaşadığım
Varillere saklanıp gemi diplerinde geldiğim
Sana gibi muhtaç olduğum bu dünyada
Gözümü kapatırsam yaş akacak
Şarkı susacak
Okullar kapanacak
Savaşlar başlayacak
İdeolojiden değil seni sevdiğim için

En son berene dokunmuştum
Elimde kokusu
İnanmazsın
Kulağımda sesi çıtladığın çekirdeğin

Varillere saklanıp
Gemi diplerinde geldiğim gönlün bu
Masallara destanlara diyar ilan ettiğim
Anneme gidiyorum tabir ettiğim
Yanaklarına bakışım bulaşmış dur sileyim
Gözümü kapıyorum yaş akıyor
Tenhalara sapıyorum en çok
İdeoloji değil seni sevmemin kavgasını sonsuza katık ediyorum

11 Mart 2015 Çarşamba

Bir rüya gördüm sanki

80de dolardın veya marlbora
Gelirdinde tır dolusu buğday devrilirdi amerikaya
Bu ülke batardı
Şehri terketmek zorunda kalırdık
Sömürgenin altında ben yeni diyarlar hayal ediyorum

İlk arabaydın veya telefon
Hem inanılmaz hem korkunç
Tanrının huzurunda bütün kitaplara el basıyorum ki
Seni en çok özlüyorum

Köşelerden dönüyorum
Kasabalardan geliyorum
Şehre seni anlata anlata uyuyorum
Bak duyuyor musun
Çöp arabalarının sesini
Sabaha karşı

17 Şubat 2015 Salı

Köşelerden dönüyorum karşılaşalım

Daha yeni gözlerine bakmaktan geliyorum
Aklımdan kurşun gibi geçiyor hala
Kafatasımı yararak
Tam bu yüzden
Dünyamı cami önüne bırakıp sana koştum ben
Ağzından çıkanlara bile dönüşüp dokunduğum
Daha yeni gözlerine bir kamyon dolusu yaş bırakmaktan geliyorum

Ah bu odaların köşelerinden bana geriye kalan koca bir boşluk
Yatağım zift
Yastığım kaya
Ellerini tüm duvarlarıma sürüp uçsuz bucaksız avlu yaptığında
Sana özlediğimi söylersem ağlamazsın
Daha yeni bir deniz dolusu mey koydum boyunlarına

Oradan geliyorum
Yakın değil uzak değil
Çünkü ruh çünkü nur
Beyaz değil mavi değil
Çünkü gör çünkü ünmez
Daha yeni canım dolusu meşk koymaktan geliyorum avucuna
Peygamberler sayısı öptümde
Allah sayısı sevdim
Köşelerden dönüyorum karşılaşalım gün boyu

11 Şubat 2015 Çarşamba

Beni kırıp pul ettiğinde

Korkuyorum
Sana daha fazla zarar vermeme sebep oluyor
Susuyorsun ve yalnız kaldığıma mahvoluyorum
Gitme sensiz ekin vermeyen topraklar tanıyorum

Korkuyorum
Deryamın içine sıkışmış hissediyorum
Kafesin kilidi kilitli değilse bile çıkamıyorum
Bir pencere daha gözlüyor geceyi
Böylelikle karanlık gözkapaklarımla alakasını yitiriyor
Sana
Karanlıkta
Kulağını kaşındıran bir kaç şey söyleyip gideceğim
"Beni göm bedeninin kenarlarına da kemiklerim sızlamasın"

Korkuyorum da kiremite dönüşüyor her bir parmağım
Geri çekiliyorum
Korkuyorum da
Umurumda değil intiharım
Bağırdığın harflere dönüşüp diline dokunuyorum
Nerede şimdi saçlarını içeren hayalim
Nerede şimdi söndürdüğün mum

Beni kırıp pul eden

Yokluğuna
Gittikçe daralan bir kabin düşün 

1 Şubat 2015 Pazar

Bir anımı hatırlıyorum da

Görüyorum
Alnımda savaş bitmiş teri
Uyumak için cesetsiz kansız toprak parçasına ihtiyacım var sadece
Her an gidecekmiş gibi oturma koltukta
Görüyorum
Sürekli kapıyı gözlüyorsun

Bir adet adem
Bir adet havva
Bir adet muhammet ikbal
Bir adet sen
Adını ortaokul yurdunda ranzada unuttum

Dünyada yaşadığım ne varsa yarım bırakıyorum 
Tamamla
Buradan 
Kırılıp düşen saçın eksik olmayacak
Çoktan ölmüş çiceğin suyunu değiştirdiğinde mutfakta
Beni yokettiğini anladım

31 Ocak 2015 Cumartesi

Çok fazla rüzgar esiyor!

Gün eksile eksile kalmadı
Güz bir ayrılığı daha kaldıramaz diye ben kendimi kanatlarına kelepçeledim
Ne dediğini anlamıyorum sevgilim
Biraz daha açıklayıcı ol
Mesela seviyorsan yanaklarıma sür elini
Bacaklarında uyut
Gözüme kaçmış toza üfle
Başım dönüyorsa koluma gir
Uçuyorsa aklım başımdan tut
Söz bir ayrılığı daha bahsetmeyecek mecmua
Gün eksile eksile
Seni seve seve
Özleye özleye anne
Komşu gele gele
Bir hal oldu ev
Bu evde ölmeyi yasaklıyorum o kadar!
Bir daha.

26 Ocak 2015 Pazartesi

Karanlığın İçinden Gelen

Halim hal değil
Terkedilmiş sal kışa
Eşyasızca yalvarıyorum biryerlerde
Biryerlerden gelen 
Irzına geçilmiş turuncu ışıklar çarpışıyor perdeyle
Gerinde hiç-birşey bırakmayı sevmezsin diye
Lambayı söndürmüşsün
Uzayı bükmüşsün
Zaman bile geçmiyor

Ben esniyorum tüm dünya uyuyor
Kimsesiz bir yere benziyor o zaman
İşte o zaman yeni bir gezegeni keşfetmişim gibi sevinip
Elbette ona senin ismini veriyorum

Bakışmayalım
Bu yeni bir kurtuluş savaşına hazırlanmak kadar terletiyor beni
Ne er var gözlerini koruyacak gözlerimden
Ne el sürebilirim yanaklarına savunacak
Dudaklarına tırmanmak gerekiyor
Ve benim halim hal değil
Saçlarını kesip bayrak yapasım gelir
Terkedildim kışa ben
Karanlığın içinden belir!

4 Ocak 2015 Pazar

Fazla Uzaklaşmış Olamazsın

Damdan düşme mutluluklara sığınıyorum
Sığındırıyor çünkü sert esen hüzün
Önüme konulan yemek
Elime aldığım bardak
Perdesini açtığım cam
Fişini taktığım ütü bile
Şikayetçi işte dön

Dağdan düşme gerilladan medet umuyor sanki millet
Nasıl inanç
Nasıl mantık
Nasıl ceza
Daldan düştü çocuğun ölümü 
masanıza meze
Bir yanda silah diğer yanda ekmek
Bir yanda küfür diğer yanda hükümet
Bir yanda cinayet diğer yanda muamma
Nasıl görmezden geliriz
Sabaha çıkamadı eylem gecesi Cumhuriyet

Damdan düşme mutluluklara sataşıyorum
Siz değil misiniz habersiz gelen
Siz değil misiniz günah işleten
Siz değil misiniz en ağır hüzne 
Randevu veren

Ah benim kör gözlerim
Duymayan kulaklarım
Hissetmeyen tenim
Kendimi bitmiş döngünün içinde buluyorum
Sığındırıyor beni sayfa aralarına sert esen hüzün
Varlığın tekel
Ve
Hala artıklarınla geçiniyorum.