3 Aralık 2017 Pazar

I'm out

Çan çalıyor karanlık kiliselerin tepesinden
Yataklar inliyor kalabalık üstleri
Bazı araçlar ısınıyor
Işıkları önlerinde boyunları eğik
Kimi zaman sabah farkına varmadan geliyor
Uyumak için geç uyanmak için çok erken
Saati yok özlemenin

Boş bardaklardan dökülüyorum

Görüyorum bedeninin ardından buğulu kendimi
Silik bir hayat geçiyor
Farkındayım mutsuz sonun
Kendimi kandırmak hoşuma gidiyor

Kırılgan bir el
Elimdeki
Tırnak altlarında buluyorum kendimi
Sırtımı
Derimi
Kepeğimi
Daha neler çıkıyor

Bir uçak kalkıyor
İndiği yere ben gidemiyorum
Bu her sabah
içimdeki
koyu düş
Aklımdaki
bir hışımla ölmek
Gözlerini özlüyor gözlerim

Saatin farkında değilim ''nefes alış-verişin yok''
Karanlık odalara uyanmak gibi
Rüyalarım eskiye dönük bir yansıma
Anlıyorum ki
Akıl almaz bir saplantı yerin
Bendeki
Havlıyor İspanyol köpekleri

Hissiz

Büyüğü küçüğü olmaz karanlığın
Çöktü mü gözlerinin içine
Göremezsin
Ve..
Sanki duyamazsın...

Duymuyorum ama sesin var olduğuna inanıyorum

Işığı arıyorum hâl bu ki bir mağarada değilim
Fakat benzemiyor da değil içinde yolumu kaybettiğim
Sürekli kafamı tersine devirdiğim
Yaşam
Gözümü ovuşturuyorum
Ovuştururken kulağım kaşınıyor
Kaşırken burnum tıkanıyor
Açıyorum
Peki ya yapamasaydım

Bazıları çıkarken
Bazı şeyler sürekli iniyor
Kimi insanları öylece unutuveriyorum
Kimilerini kesip atarak
Sisli bir orman manzarasına dayanmışsa pencerem
Açıp bakar mıyım bilmiyorum
Çalsa kapısı odamın...

Kendi kendimizi yaratma yetimiz olsaydı
Yaratır mıydık
Ben kendimi yaratır mıydım
Ben seni yaratır mıydım
Sahi neydi yüzünün hali
Yaratık mıydım
Boşver

Bazı şeyleri uzun uzun hatırlıyorum
Uzun uzun hatırlıyorum mu başa mı sarıyor emin değilim
Çünkü uzun uzun hatırlamak
Bir kesiti şimdiki zamanımla kılmak iken eşdeğer
Başa sarması, özüne dokunmadan
Şimdiki zamanıma çemberlere dizmektir
Çevirip avucumu hazretleri çizse bir çember
O eli ben ne ederim artık
O el beni ne eder
Diyelim ki bir duayı çok istiyorum
O beni ne eder
Işık beni ne eder
Halbuki ben durmadan ışığı arıyorum
Üstelik bir mağarada değilim kat'iyen!
Büyük bir yangında kül oluyorum
Yala ucunu parmağının ve dokun bana zahirden!

18 Ekim 2017 Çarşamba

Rengarenk

Biliyorum, sensin
Ellerinin kirini temizliyorum
Biliyorum gözlerin havai fişek izler gibi her daim
Rengarenk
Biliyorum
Bir bardaktan fazla su içmezsin tek seferde
Detaylarına iniyorum kendimi buluyorum
Biliyorum
Ağladığın çalınıyor kulağıma
Ellerin temizlenmiş gibi kirinden
Yüzümü arıyor
Biliyorum
Ben bir insandan fazlası değilim tek seferde
Hayalinin mükemmeli
Hissetiğin aşkın dengi hiç
Ellerinin kirini temizliyorum
Biliyorum tertemiz
Öyle hemen gelmiyor uykularım

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Arayan Kadın

Keşfedilmiyorum
Ama işgal ediliyorum sanki
Bir beni benden başka bir şey farkımda olmadan bu kadar kontrol edebilir mi?

Arayan kadın
Kadınlığını arıyor
Oysa bulamaz
Ben bulurum

Elimi uzatır ve ruhunun olduğu yere dokunurum
Kalbine uzanır ve karanlığını dağıtırım
Her uzandığım yerinden
Kadınlığına ulaşırım

Kafamı kaldırmıyorum ki yüzümden içimi okuma
Bakıp her şeyi anlayan tanrısal sen misin
Yoksa neyim ele veriyor beni söyle
Farklı dillerden konuşabilir gözlerimiz
Ama
 aynı sembolü çiziyor dudaklarımız tenimizde

Arayan kadın
Zamanı arıyor
Oysa bulamaz
Ben bulurum

Burnuna yaklaşır ve nefes alışlarından anlarım
İkimizin zaman dilimi olur artık bu
Buna göre uyuruz yeriz sevişiriz
Durursa bir gün ölürüz
Köpekler arkamızdan havlar ve
Umarım tanrı beni intihar etmişim gibi yargılamaz

Ben arayan adam
Yokluğunu arıyorum
Oysa bulamam
Sen de bulamazsın

22 Haziran 2017 Perşembe

Dürüstçe böyle

Saydım nehirden akan suyu
Bazen bir şeylerine böldüm
İstifledim aklımda
Terkettim bir köşesine
Başka şeyler saydım
Nehirden akan su gibi
Gidişini

Baktım hatıralarıma
Fotoğrafladım
Resimledim
Karikatürize ettim
Kelimelere döktüm
Anlam kazanmadı
Gidişin

Anladım yalnız düşlermiş
Kafamın doluluğu
Ağır hareketleri
Bazı saçların eskimesi sebebi
Dahil ki bunlara
Saat sabah altı kırk iki

Kıydım zamana
Harcadım Vakti
Mana alamadım
Beklediğim neydi
Boşluklara düştüm
Kıydığım zamanın boşluklarına

Seni farkediyorum
Oysa
Rengin
Kokun
Ve kütlen yok evrenimizde

11 Haziran 2017 Pazar

Ya da sadece aşık oluyorum

Muhtemelen aynı değilsin artık
Son görüştüğümüzden yana
Mimiklerin
El kol hareketlerin değişmiştir
Ve kuğu yürüyüşün
Kimseye bakmıyormuş gibi
Herkese bakışın

Sana sürpriz olsun
Uzaktan yüksek binalar gözüksün
Kaosun tam içindeyim
Fırtınanın tam ortasında
Girdabın döngüsünde
Tanrının eteğinde
Bir dağın kıyısında
Çağlanın nesnesinde
Gözlerimi açamıyorum
Açıyorum seni göremiyorum
Uzaksın
Görünce ellerimi saklayacak yer arıyorum
Görünce bedenimi saklayacak yerin dibi
Görünce ışınlanıyorum yıllar yıllar geri
O hissi biliyorum
Seni sevmek hâlâ kötü bir his
O histen bahsediyorum
Kitabıma adını vermek istiyorum
Günlüğüme
Çiçeklerime
Köpeğime
Sevgilime adını vermek
İzin olmayan martı uçmasın
İzin olmayan bulut
İlla ki senden bir şeyler olsun her şeyde ki
Sen tanrısı ol bu his ne ise
Sen kadını ol bu erkek ne ise
Sen annesi ol bu çocuk ne ise
Sen sen ol ve kaşlarını bir daha göster
Kemiği eğri burnuna dokundur
Sarkık dudağından öptür ve benlerini tekrar sayayım hataya düşüp tekrar tekrar
Çıplaklığından utanır gibi kızarsın göğüs kafesin
Ama meme uçlarını hissedeyim tekrar tekrar
Ayakların hep mi soğuk olur uyurken

Seni eylem olarak sevmek
Arza ihtişam kazandırıyor
Farza mutlakiyet
Varlığa ise meşruiyet
Seni sevmek
Çatılara çıkarıyor
Atlatıyor
Senin sade varlığını bilmek
Fethe yol açıyor
Keşfe nizam veriyor
Ya da sadece aşık oluyorum

6 Haziran 2017 Salı

Ben kendim olarak

Özlemim balkonlardan sarkıyordu
Ve hasretin sabahlara eşit şekilde dağıtılmıştı

Ani duraksamalar yaşıyordum
Ardından hiçbir şey olmuyordu
Avuç içlerinde ki teri yanağım çok aradı
Ben kendim olarak
Seni bir hayli aradım gözlerimle
Her duraksamanın ardından
Hiçbir şey olmuyordu

Gözlerim evrenlerden sarkıyordu
Nereye gitmiş olabilirsin
Ve kokun sabahları keskin şekilde soluklanıyordu

Kitaplar okuyordum
Dinle yahut dinleme
Sana okuyordum
Sen duyuyormuş gibi hatasız olmaya çalışıyordum
Sen izliyormuş gibi ciddi oluyordu yüzüm
Yemekler hazırlıyordum fazla fazla
Beynimde ki hologramın dışarı sarkıyordu
Ve bu evin boşluklarına gerek şekilde dağıtılmıştı
Anladım ki ben
Kendim olarak
Senden arta kalanla yaratıldım

16 Nisan 2017 Pazar

Mutsuz güne


Kırmızıdan düşüp
Düştün
Gözlerimin kırmızılığına
Kattın kendini
Sonra gözlerimin içine bakıp senin gözlerin neden kızarmış
Bir şey mi kaçtı derken
Bir şey kaçtı
Bir şey kaçtı bütün mutluluğum
Üfle çıksın hadi
Çatlamış üst dudağının simetrik ortalığı
Tüğü dudak üstünün
Örgü saçın
Hatırladığım benlerin
Hepsi kırmızıdan düşüp
Geceme düştü
Geceme düştü uyutmaz düşlerim
Uyumak istememek değil
Senin sesinle
Senin sesinle seslenmek ağaca dalındaki kuşa
Gölgesinde öpüşen çifte
Gölgesinde öpüştüğümüz güne
Gölgesinde seni düşündüğüm yalnız
Güne
O güne düştüm
Düştüm o günün simetrik saatine
Düştüm o günün simetrik saatine
Saatler geri alınmış
Ve saatler epeyce geri alınmış
İleri kalmış saatimle
Yanlış bir saate düştüm
Sıkıştım o yanlış saate
Böylece hiç gelmedi olduğun vakit

15 Nisan 2017 Cumartesi

bir vakitte kaybolmuşum


Saat ilerler
Soyunuyurum
Soyulmam
Bu birden fazla olmayı gerek kılar

Ses gider
Sessizlik çoğalır
Sessizlik giderse
Çoğalan her zaman birden fazla olmayı gerek kılmaz

Saat ilerler
Bazen vakit dolar
Bazen vakit dolmaz
Esnemek geceye hüzün katsa da.

Vakitten etkilenmeyeceğim
Sular vakitsiz kaynayabilir
Saate bakmadan da sevebilirim
Ve kalbim
An gelmese de durabilir
Ölmek vakte dahil olsa da

Saat ilerliyor
Bedenimi çıkarıyorum
Geriye kalan benim

27 Mart 2017 Pazartesi

Devamını Getiremi

İzimi kaybettiremedim
Gökyüzüne
Sarılıp uyuduğum hırkana
Ve bu anıya
Devamını getiremiyorum

Hayata ve hataya düşmek ölümcül
Ve hala
Nefes aldığım için pişmansam
Adına ağladığımdan azdır bu

Hasretin büyüyor;
Sokakları yürüyemiyorum
Vakit gelmiyor;
İzimi kaybettireceğim
Tütünden hayli faydalanmışken;
Ceplerimin içi
Dumandan göremiyorum

Soluk çiçekten
Daha soluğum
Gece olmak zorunda ve
Aydınlıktan bir anda çevirince gözlerimi
Nasıl göremiyorsam hiçbir şey
Senden sonra da göremiyorum
Uyuduğum yerdi göğsünün ortası
Şimdi sokaklardan toplanıyorum
Ekmek götürüyor evine
Belediye işçisi
Devamını getiremiyorum

Hasretin büyüyor
Sokakları yürütmüyor
Mektuplar yazıyorum
Ulaşmıyor
Bir vakit gelecek
İzimi kaybettireceğim
Kurumuş tütün kokusuyken
Ceplerimin içi
Parmaklarımı sayamıyorum


26 Mart 2017 Pazar

Boş

Atlarımızı geceye sürdük
At arabalarımız ise terkettiğimiz
Yahut bizi terkeden insanların omuzlarında kaldı

Ben geceye adım adım ait oluyorum
Muhteşemliğin yıllara yenik düşmüyor sevgilim
Yahut dokunuşlardan kalan lekelere esir durmuyor
Şiirlerimiz vardı hediye ettiğimiz
Zamanlarımız vardı hibe ettiğimiz
Fikirlerimiz vardı sarfettiğimiz boyunlarımız dudaklarımız gözlerimiz hakkında
Sonra farkettiğimiz şeyler var oldu
Katlanamadığımız
Beraber bittik

Atlarımızı bir yerde bırakmak zorunda kaldık
Geceye yalın ayakla yürümek yakıştırıldı
Peygamber de olsak buna mecbur olurduk dedik
At arabalarımızı zaten yanımızda getirmedik
Seni sevmeyi anlatmayı bıraktığım omuzda bıraktım ben
Beni konuşmaya hiç başlama istersen
Silemem artık izleri kulak mememden
Ve ekleyemem benliğime fikrini
Var olduğunu seni ölesiye özlediğimi
Bir kitabın arkasına yazdığımı seni edebiyat kitabı
Bir kitabın içinde büyük şahsiyet olarak aradığım seni din kitabı
Bir kitabın içinde bulamadıgım
Bulamamaktan yoruldum
Bulamamaktan yorulduğumu hissettim
Bulamamaktan pes ettiğimi üzülerek
Omuzlarına bıraktım başkasının
At arabalarının tam yanına

Geceye sürdük yaşlarımızı
Gene de bütün kalmayı başardık
Kaşlarının nasıl ince ince bittiğini hatırlamaktan korkuyorum artık
Burnunun ucunda kaybolmaktan
Ve dahildir buna seni tanrıya adak olarak adamaya mecbur olmak
Çünkü kafir olurum
Çünkü tanrıya ihtiyacın yokmuş gibi nasılda gülümsüyorsun
Boş

26 Şubat 2017 Pazar

Mümkün mertebe ölüm

Çok gittim
Kader beni götürdü
Sen güzel insan
Tanrıların dönüp iki kere baktığı
Kusursuz çocukluğun ve yanakların
Burnunun dibinde biten sivilcen
Göz altlarına yaşlar bırakıp gittim ben
Cinsiyetin belirsiz
Adını tüm cihan bilir
Kaderinin sana veremediğini
Kendi ellerinle çizip tahtaya
Canlandırmadın mı?
Sabahlar sabah olmadan ve geceler
Tam gece olmadan
Kediler sevişmeden mart
İnsanlar ayrılmadan kıyamet
Sen gülmeden benim içime cennet varimsi pınar olmaz
Gülleri papatyaya dönüştürmek için kelimeleri söylemen yeter sihirli
Ol derse olur
Öl derse ölür
Sev dersen severim kusursuz
Küsürsüz kere tam
Küfürsüz kere gidişine savurayım kelimeler
Dönüşün tutarsız olsun beklenmedik
Gel dersen bilet alırım hareme
Git dersen iltifat ederim

22 Şubat 2017 Çarşamba

Kırıntılarını topluyorum giderken çarpıp çıktığın hayatın

Çok uzaklardan
Ama uzaklardan
Koparıp getirdiğim bir kaç bulutluk ağlamayı öylece bıraktım
Zamanımın içine
Korkum bu zamana yenilmek değil
Ama korkum senin varlığının zamanımla kesiştiği son anda sıkışıp kalmak
Yok oluşunu tekrar mı yaşamak
Tekrar tekrar mı yaşamak

Manasızca sesler duyuyorum
Çok yakınlardan
Ama yakınlardan
Ağız kokunu hatırlatacak kadar yakından
Ki sen o kadar yakınken
Ben tek hücreme sıkışıp kalmış gibi muhtaç olmadığım olmuş muydu?
Bedenine tanrıya sığınır gibi sığınmadığım?
Kundağa yatırılmış gibi yatırılmadığım avuç içi çizgine?

Farketmiyor artık tam olarak hangi noktaya düştüğüm
Çok yüksekten
Ama yüksekten
Gözlerini yukarıya diktiğinde göremediğin mesafeden
Yahut gözünden
Aslında nereden düştüğünden daha çok
nereye düştüğün
Artık farketmiyor
Düştüğüm yerde gömleğinin yakalarını birleştiren ilk düğmeyi bulamıyorsam
Yerle bir oluyorum

18 Şubat 2017 Cumartesi

Hırıltı

Uzun gecelerde
Adını uzun uzun sayıklayıp
Uzun adımlar atıp kısa odamın metrekaresinde
Kısa boyumla uzun işlere kalkışmış ve
Başaramayınca uzun uzun pişman olmuşum
Kısa keseceğim
Saçlarımı
Dönecek misin?
Sen beni hiç seni severken görmedin
Gözlerin birbirinden habersiz göz kapaklarına tutsak
Gecelerinin korkularına mahkum olduğu
Bir iki damla okşamaya sarhoş düşüp sızdığın vakit
Sen benim seni nasıl sevdiğimi görmedin
Ki görseydin
Başka sevmeler aramazdın
Aramazdın
Ve bulamadığın olmazdı
Uzun uzun düşünüp
Açık bıraktım geçtiğim her kapıyı
Bak nasıl kendi kendimi kandırmak için çabalıyorum
Sen de biraz beni kandırmak için çabalasana
Kaç tüm pişmanlığından ve de ki şaka yaptım
Uzun bir şaka
Ben de elimdeki kısa bardağı sana uzatayım
"Zaten inanmamıştım"

17 Şubat 2017 Cuma

kandırılmak

senin parçalanmış bütününden
beni çaldım
benim parçalanmış bütünümde
eksiklikler fazlalık

ben bir bahar rüzgarında
ama sert,
sürükleyen
''böyle rüzgarlarıda hiç sevmiyorum''
dediğin türden
bahar rüzgarında
alnımda ufak bir terleme
yanaklarımda kömür siyahisi kir
dilimin altında sıkışmış söylemeyi tevbe ettiğim
pişmanlık ve bütün her şeye rağmen
burnumdan soluyarak refüze ettiğim aşk
ben o bahar rüzgarında
o sert
o sürükleyen
rüzgarda
seni affetmek için kendimi kandırmaya ne kadar çalıştıysam da
başaramadım

12 Şubat 2017 Pazar

Burada olmak istemezsin çok karanlık

Bir kere
Yeşil gördüm
Yeşile güzel yakışırdın
Kirpiklerinle aynı renkti
Genç
Parasız
Deneyimsiz
Ve ayıktım
O yüzden geç anladım nasıl yeşile öyle yakıştığını

İsyanların isyanımdır
Aynı günaha kurşun sallarız
Auswitcz de toprağın kokusunu içimize çekmekten korkarız
İstanbulda ezan başladığı zaman akşam
Bırakırız öpüşmeyi
İsyanların isyanımdır
Çizdiğin resimlerin içinde kendimi aramaktan yorulmam
Kitaplıklarında kendi kitaplarımı gördüğümde ölmem
Mutluluktan
Boşver mızrak ıslıklarının türküsünü
Serçe parmağımın tırnağındaki çıkıntıyı farket
Ve beni daha çok sev

Koptum ellerinden

Tuttum ellerinden
Kalabalığa götürdüm
Dondurmalar ve pamuk şekerleri aldım
Tuttum ellerinden
Barlarda sabahladım
Geceler ve köşebaşları üşüdüm
Tuttum ellerinden
Yaşamdam ve kalitesizlikten çektim
Hiçbir şeyin olduğu yere aldım
Tuttum ellerinden
Tanrıcılık oynadım

Bir yolda yürürsün de yürürsün
Yorulursunda geberirsin
Geri dönmek ayrı bir sürgündür
İleri bakmak ağlamakla eş
Ayakların terlemiştir siyah pantolonların artık siyah değildir
Yürürsün minvalinde daha fazlası olmak istemek
Daha fazlası olamamışken
Ona dondurmalar ve pamuk şekerleri almış olmayı düşündüğünde
Tutarsın ellerinden
Tanrısal bakış açısıyla bana baksana
Ancak anlarsın seni

Koptum ellerinden

Sen

Tad almıyor ki dilim
Nasıl öpeyim seni
Ama nasıl anneme sarılmak gibi
Sade bir elini tutmak

Bu güzel kadınlar
Ne yapıyor geceleri
Otobüs duraklarında

Durup sevişmeye vakit yok
Kışlık eldiven almıştım
Kaç yaz geçti
Budapeşte sokaklarında

Uyuyup bir kaç saniye
Rüyamda görüyor değilim
Uyanık kalıp
Tüm gece görüyorum seni

Diline dilimi
Değdirmedim diye mi
Anlamıyorum dilini
Tad da almıyor ki dilim

Bu güzel kadınlar
Ne yapıyor geceleri
Damağımın katında

Gitme
Gidersen
Trenimi kaçırırım
Biletim yanar
Arkandan bakakalmak zorunda kalırım
Güzel yürüdüğünü düşünürüm
Neden paçalarını çamur yaptığını
Ve
Kendi ufuk çizgimin
Yok olduğun çizgide olduğunu
Anlarım

Bu güzel kadın
Ne yapıyor geceleri
Aklımın uçkurunda

Durup dinlenmeye vakit yok
Ne kadar çabuk olursa
Yakalamalıyım seni
İzmir sokaklarında

Bu nasıl şehir
Ne gök gürültüsü ne şimşek
Tanrıyı hatırlatacak hiçbir şey yok
Sen dahil

21 Ocak 2017 Cumartesi

yemin verdim

yemin verdim
emin yazdim
adım bir mahallenin duvarlarinda yazılı fazla politik lafsa
suçum ne

sabah olur
peşteye güneş doğduğu çok azdır
sen bana batan bir geminin burnundan bakarsın
son saniyelerinde
ben sana
''fularını çıkarma seni böyle güzel bulsunlar''
Derim

Dersimden seslenirim
Duyarsın