26 Şubat 2017 Pazar

Mümkün mertebe ölüm

Çok gittim
Kader beni götürdü
Sen güzel insan
Tanrıların dönüp iki kere baktığı
Kusursuz çocukluğun ve yanakların
Burnunun dibinde biten sivilcen
Göz altlarına yaşlar bırakıp gittim ben
Cinsiyetin belirsiz
Adını tüm cihan bilir
Kaderinin sana veremediğini
Kendi ellerinle çizip tahtaya
Canlandırmadın mı?
Sabahlar sabah olmadan ve geceler
Tam gece olmadan
Kediler sevişmeden mart
İnsanlar ayrılmadan kıyamet
Sen gülmeden benim içime cennet varimsi pınar olmaz
Gülleri papatyaya dönüştürmek için kelimeleri söylemen yeter sihirli
Ol derse olur
Öl derse ölür
Sev dersen severim kusursuz
Küsürsüz kere tam
Küfürsüz kere gidişine savurayım kelimeler
Dönüşün tutarsız olsun beklenmedik
Gel dersen bilet alırım hareme
Git dersen iltifat ederim

22 Şubat 2017 Çarşamba

Kırıntılarını topluyorum giderken çarpıp çıktığın hayatın

Çok uzaklardan
Ama uzaklardan
Koparıp getirdiğim bir kaç bulutluk ağlamayı öylece bıraktım
Zamanımın içine
Korkum bu zamana yenilmek değil
Ama korkum senin varlığının zamanımla kesiştiği son anda sıkışıp kalmak
Yok oluşunu tekrar mı yaşamak
Tekrar tekrar mı yaşamak

Manasızca sesler duyuyorum
Çok yakınlardan
Ama yakınlardan
Ağız kokunu hatırlatacak kadar yakından
Ki sen o kadar yakınken
Ben tek hücreme sıkışıp kalmış gibi muhtaç olmadığım olmuş muydu?
Bedenine tanrıya sığınır gibi sığınmadığım?
Kundağa yatırılmış gibi yatırılmadığım avuç içi çizgine?

Farketmiyor artık tam olarak hangi noktaya düştüğüm
Çok yüksekten
Ama yüksekten
Gözlerini yukarıya diktiğinde göremediğin mesafeden
Yahut gözünden
Aslında nereden düştüğünden daha çok
nereye düştüğün
Artık farketmiyor
Düştüğüm yerde gömleğinin yakalarını birleştiren ilk düğmeyi bulamıyorsam
Yerle bir oluyorum

18 Şubat 2017 Cumartesi

Hırıltı

Uzun gecelerde
Adını uzun uzun sayıklayıp
Uzun adımlar atıp kısa odamın metrekaresinde
Kısa boyumla uzun işlere kalkışmış ve
Başaramayınca uzun uzun pişman olmuşum
Kısa keseceğim
Saçlarımı
Dönecek misin?
Sen beni hiç seni severken görmedin
Gözlerin birbirinden habersiz göz kapaklarına tutsak
Gecelerinin korkularına mahkum olduğu
Bir iki damla okşamaya sarhoş düşüp sızdığın vakit
Sen benim seni nasıl sevdiğimi görmedin
Ki görseydin
Başka sevmeler aramazdın
Aramazdın
Ve bulamadığın olmazdı
Uzun uzun düşünüp
Açık bıraktım geçtiğim her kapıyı
Bak nasıl kendi kendimi kandırmak için çabalıyorum
Sen de biraz beni kandırmak için çabalasana
Kaç tüm pişmanlığından ve de ki şaka yaptım
Uzun bir şaka
Ben de elimdeki kısa bardağı sana uzatayım
"Zaten inanmamıştım"

17 Şubat 2017 Cuma

kandırılmak

senin parçalanmış bütününden
beni çaldım
benim parçalanmış bütünümde
eksiklikler fazlalık

ben bir bahar rüzgarında
ama sert,
sürükleyen
''böyle rüzgarlarıda hiç sevmiyorum''
dediğin türden
bahar rüzgarında
alnımda ufak bir terleme
yanaklarımda kömür siyahisi kir
dilimin altında sıkışmış söylemeyi tevbe ettiğim
pişmanlık ve bütün her şeye rağmen
burnumdan soluyarak refüze ettiğim aşk
ben o bahar rüzgarında
o sert
o sürükleyen
rüzgarda
seni affetmek için kendimi kandırmaya ne kadar çalıştıysam da
başaramadım

12 Şubat 2017 Pazar

Burada olmak istemezsin çok karanlık

Bir kere
Yeşil gördüm
Yeşile güzel yakışırdın
Kirpiklerinle aynı renkti
Genç
Parasız
Deneyimsiz
Ve ayıktım
O yüzden geç anladım nasıl yeşile öyle yakıştığını

İsyanların isyanımdır
Aynı günaha kurşun sallarız
Auswitcz de toprağın kokusunu içimize çekmekten korkarız
İstanbulda ezan başladığı zaman akşam
Bırakırız öpüşmeyi
İsyanların isyanımdır
Çizdiğin resimlerin içinde kendimi aramaktan yorulmam
Kitaplıklarında kendi kitaplarımı gördüğümde ölmem
Mutluluktan
Boşver mızrak ıslıklarının türküsünü
Serçe parmağımın tırnağındaki çıkıntıyı farket
Ve beni daha çok sev

Koptum ellerinden

Tuttum ellerinden
Kalabalığa götürdüm
Dondurmalar ve pamuk şekerleri aldım
Tuttum ellerinden
Barlarda sabahladım
Geceler ve köşebaşları üşüdüm
Tuttum ellerinden
Yaşamdam ve kalitesizlikten çektim
Hiçbir şeyin olduğu yere aldım
Tuttum ellerinden
Tanrıcılık oynadım

Bir yolda yürürsün de yürürsün
Yorulursunda geberirsin
Geri dönmek ayrı bir sürgündür
İleri bakmak ağlamakla eş
Ayakların terlemiştir siyah pantolonların artık siyah değildir
Yürürsün minvalinde daha fazlası olmak istemek
Daha fazlası olamamışken
Ona dondurmalar ve pamuk şekerleri almış olmayı düşündüğünde
Tutarsın ellerinden
Tanrısal bakış açısıyla bana baksana
Ancak anlarsın seni

Koptum ellerinden

Sen

Tad almıyor ki dilim
Nasıl öpeyim seni
Ama nasıl anneme sarılmak gibi
Sade bir elini tutmak

Bu güzel kadınlar
Ne yapıyor geceleri
Otobüs duraklarında

Durup sevişmeye vakit yok
Kışlık eldiven almıştım
Kaç yaz geçti
Budapeşte sokaklarında

Uyuyup bir kaç saniye
Rüyamda görüyor değilim
Uyanık kalıp
Tüm gece görüyorum seni

Diline dilimi
Değdirmedim diye mi
Anlamıyorum dilini
Tad da almıyor ki dilim

Bu güzel kadınlar
Ne yapıyor geceleri
Damağımın katında

Gitme
Gidersen
Trenimi kaçırırım
Biletim yanar
Arkandan bakakalmak zorunda kalırım
Güzel yürüdüğünü düşünürüm
Neden paçalarını çamur yaptığını
Ve
Kendi ufuk çizgimin
Yok olduğun çizgide olduğunu
Anlarım

Bu güzel kadın
Ne yapıyor geceleri
Aklımın uçkurunda

Durup dinlenmeye vakit yok
Ne kadar çabuk olursa
Yakalamalıyım seni
İzmir sokaklarında

Bu nasıl şehir
Ne gök gürültüsü ne şimşek
Tanrıyı hatırlatacak hiçbir şey yok
Sen dahil