28 Nisan 2015 Salı

Doğrudur

Bu beraber çıktığımız ilk otobüs yolculuğu 
Yani sonsuz duraklar hayal ettiğim doğrudur 
Omzunda sonsuz bir uykuya daldığım da doğrudur
Yani rüya görmediğime emin olabilirsin
Bundan daha güzel ne hayal edebilir beynim

Gitmediğim görmediğim bilmediğim

Tam uyuyacağım ayin başlıyor 
Kafamı kalbime eğiyorum
Kaldırıyorum
Odama yağmur yağıyor
Anne! Odama yağmur yağıyor!

26 Nisan 2015 Pazar

Ve daha nice ölü dolu otobüsler

Ben konuyu kapatacakken
Sen
Devri açtın
İçime uzaydan uzaya atlatan kara delikler açtın
Ben tam kapatacakken
Ve gidecekken
Ve Unutmak için
Güldün
Devrin
Marşın 
Ülkenin en sevilen anı bu

Sevda başladı savaşı
En çok kurşunu galaksilerim yedi
Yani içimde dönüp durmayan his

Sonuncusu fazla parçalı bulutluydu söylediklerinin
Kolum yorgandan taşmış da üşümüş gibi
Kaldım



20 Nisan 2015 Pazartesi

Yolcuyum da

Farkettin mi
Çöpcünün sürterek götürdüğü süpürgenin sesini
Sabahın dört buçuğunda bastıran
Kuş sesleri
Ve içimde okunmuş ezan tekrar tekrar

Bu bir otobüs yolculuğu herşeye rağmen
Haçlı seferlerine rağmen

Farkettin mi 
kapalı trafik ışıkları sağdan soldan gelen arabalara engel olmamışsa daha nice çarpışmalar
Daha nice ölüm yıl dönümlerinde andılar
Bizde çarpışmalıyız
Ve içimde okunmuş yazıtlar tekrar tekrar 

Daha ne kadar göğüme yükselebilirsin
Bilmiyorum

9 Nisan 2015 Perşembe

Buğuma bulanmış o anda

Şu son çocuğa iyi geceler demek de varmış 
Ağzımda gevelediğim bir yüzyıl anlatılacak edebiyat dersiymiş liselerde
Haberim yokmuş
Olmasın

Şu son çocuğa derdimi yara yara anlatmak da varmış
dünyanın evrene düşen gölgesinde gölgemi aramak da
Başımı dizlerimin arasına sokup da
Ağlamıyorum
Hayır ağlamıyorum neptün bana öyle bakma

Şu son çocuğa yağa yağa taş olmak da varmış
Kim günah işlediyse kendi çeksin cezasını diye bağırmak da
Annem susmasın daha
Yattığım yerleri kaybolmuş insanların son hayalleriyle doldurmak da kimin aklına geldiyse
Yağa yağa taş olmak ona da

Şu son çocuğa iyi geceler demek de varmış
Yağmurlu sissiz eşsiz perisiz yalnız bir sabaha
Parça parça estiğinde rüzgar
Parça parça gömüldüğünde ölü
Parça parça çaldığında mızıka*
Parça parça hatırladığımda seni

Çünkü zaten gölgelenmiş bir yerde
Daha ne kadar gölgemi bulabilirim ki

8 Nisan 2015 Çarşamba

Bir iki defa ağladığımda da

Sadece romada çalınmış bir piyano
Gibi 
Romantik başlangıçlar ve bitişler zuhrediyor göz kapakların
Yaşadığım yüzyıldan bahsediyorum sevgilim
Ölümlere küfürler edilir
Bürokratlarada
Doğumlar hep iyi zannedilir
Kimin doğduğu önemli değilmiş gibi
Sadece türkiyede yetişmiş bir bitki türü
Gibi
Klasik başlangıçlar ve farkedilmeyişler yaşatıyor dudak hareketlerin
Diyorum işte yemek masasına yakışan çatal seslerimiz var
Aldırmaman garip
Suçum atayı öldürmek mi şimdi!
Fazla fazla yalan söylüyorsun gitmek için
Sadece afrikada doğabilen bir insan türü
Gibi
Doğaya aykırı başlangıçlar ve nefes alışlara hükmediyor burnun
Ben buna birşey diyor muyum!
Sana sarılması için peygamberler arıyorsun
Ben seni mezarlık altında bekliyorum.

5 Nisan 2015 Pazar

Kaçak bir andan

Son tahlilde yanıyorum
Üst komşumuz yine ses çıkarıyor
Ben gözlerimin ağrımasına aldırmaz biriyle yatıyorum
Yatışım evrenin güneşi
Çünkü günelde galaksiye yatıyorum
Işık çekiyor
Allah tek
Avuçlarım açılır pek
Dualarım kabul olmaz 
Yinede
Sevdğim eyfel kulesinden atlamasın
Tüm şehri bir kabileye satmışım peşin
Ticaretten anlamıyorum
Ellerim sapan gözlerim taş
Sana sesleniyorum uzaklardan 
"ciğerimin yanması yansımandan değil!"
Başına bişeyler gelirse beni bul
Çünkü bu dünyanın en şanssız insanıyım
Kaç yıl oldu bilmiyorum sandım
Hayatım gözler önünde değil ama saydamım
Ellerim maktül kanı
Asansör leş
Dolarımız sakatat
Sana bir kahvaltının çayını tarif ediyorum
Keşke burda olsaydın ve 
Buğday kokan elerini öpseydim